19 Eylül 2010 Pazar

Ana-Babanın Seksen Hakkı





Sual: Ana-baba hakları nelerdir?
CEVAPİmam-ı Nesefi hazretleri bildiriyor ki:
Ana-babanın evladı üzerinde seksen kadar hakkı vardır. Kırkı sağlığında, kırkı vefatından sonradır. Sağlığında olan kırk haktan onu bedenle, onu dil ile, onu kalble, onu da para iledir.

Bedenle olan hakları:
1-
Hizmet ederek rızalarını almak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babasına hizmet edenin ömrü bereketli ve uzun olur.) [İslam Ahlakı]

(Ana-babasını dine uygun hizmetleriyle razı eden, Allahü teâlâyı razı etmiş olur, onları gazaplandıran, Allahü teâlâyı gazaplandırmış olur.)
[İbni Neccar]

(Ana-babası, yanında ihtiyarladığı halde,
[rızalarını alamayıp] Cenneti kazanamayanın burnu sürtsün.) [Tirmizi]

Hasan-ı Basri hazretleri, Kâbe’yi tavaf ederken sırtında yük olan bir zat görüp der ki:
- Niçin yükle tavaf ediyorsun?
- Bu yük değil, babamdır. Bunu Şam’dan yedi defa getirip tavaf ettim. Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni İslam ahlakı ile yetiştirdi.
- Kıyamete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur.

Ana-babaya hizmette kusur etmemelidir. Hazret-i İbni Abbas, "Ana-babana karşı, kusurlu, güçsüz, aşağı bir kölenin, sert, kaba efendisine karşı bulunduğu hâl üzere ol!" buyurdu.
Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Anneye yapılan iyiliğin ecri iki mislidir.) [İ. Gazali]

(Önce annene, sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve sırası ile diğer yakınlarına iyilik et!)
[Nesai]

(Veysel Karani’nin kavuştuğu bütün ihsan ve dereceler, anasına yaptığı iyilik sebebiyledir.)
[R.Nasıhin]

(Ya Resulallah, annem müşriktir. Ona iyilik etmem caiz midir?) diye sorana, (Evet, annene iyilik ve ihsanda bulun!) buyuruldu. (Ebu Davud)

Her Peygamber, kendi annesinden de üstündür. Buna rağmen, Peygamberler de annelerine hürmet ve hizmet etmişlerdir.

Kâfir olan ana-babaya hizmet etmek, nafakalarını vermek, ziyaretlerine gitmek gerekir. Küfre sebep olan şeyleri yaptıracaklarından korkulursa, ziyaretlerine gidilmez. (Bezzâziyye)

Hazret-i Musa, Cennetteki komşusunun kim olduğunu Hak teâlâdan sorup öğrendikten sonra yanına gider. Bu bir kasaptır. Kasap, bir parça et pişirir. Asılı zenbili aşağı alır, çok zayıf bir kadına et ve su verir. Üstünü başını temizleyip, zenbile koyar. Kasap, (Bu annemdir. Yaşlanıp bu hale girdi; sabah-akşam böyle bakarım) der. Kasabın annesinin, (Ya Rabbi oğlumu Cennette Musa aleyhisselama komşu eyle) dediğini Hazret-i Musa da işitir. Kasaba, (Müjde, Allahü teâlâ, seni Musa aleyhisselama komşu etti) buyurur. (Şir’a)

2-
İyilik etmek. Ana-babaya iyilik ve ihsan, evlada farzdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babasına iyilik eden evlat, Peygamberlerle beraber Cennete girer.) [İ. Rafii]

(Ana-babasına iyilik edenin ömrü uzun, rızkı bereketli olur.)
[İ. Ahmed]

(Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder.)
[Taberani]

(Sen de malın da babana aittir.) [İbni Mace]

3-
Asi olmamak, karşı gelmemek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babaya karşı gelmek büyük günahtır.) [Buhari]

(Ana-babasına asi olan Cennete giremez.) [Nesai]

(Ana-babasına karşı gelenin ömrü bereketsiz ve kısa olur.) [İslam Ahlakı]

İmanı olanlardan Cehennemden en sonra çıkacak olanlar, Allahü teâlânın yolunda olan ana-babasının İslamiyet’e uygun olan emirlerine asi olanlardır.

Ana-babanın ve hiç kimsenin, dine uymayan emri yapılmaz. Fakat, ana-babaya, yine tatlı söylemek, onları incitmemek gerekir.

Ana-baba kâfir ise, onları kiliseden, meyhaneden, sırtta taşıyarak bile, geri getirmek gerekir. Fakat, oralara götürmek gerekmez.

Ana-baba zalim de olsa, onlara karşı gelmek, onlarla sert konuşmak caiz değildir.
(Anam-babam çok şefkatsiz, onlara nasıl itaat edeyim) diyen bir kimseye, Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Anan seni 9 ay karnında gezdirdi. 2 yıl emzirdi. Seni büyütünceye kadar koynunda besledi ve kucağında gezdirdi. Baban da seni büyütünceye kadar birçok zahmete katlandı. İdare ve maişetini temin etti. Sana dinini, imanını öğretti. Seni islam terbiyesi ile büyüttü. Şimdi nasıl olur da, şefkatsiz olurlar? Bundan daha büyük ve kıymetli şefkat olur mu?) [Ey Oğul İlmihali]

(Ya Resulallah, yaşlı anama elimle yedirip içiririm. Abdestini aldırır, sırtımda taşırım. Hakkını ödemiş olur muyum?) diye soran kişiye buyurdu ki:
(Hayır, yüzde birini bile ödemiş olamazsın. O sana, yaşaman için hizmet ediyordu, sen ise, ölümünü bekleyerek hizmet ediyorsun. Ancak Allahü teâlâ, bu az iyiliğine karşılık çok sevap ihsan eder.) [R. Nasıhin]

Bir zat, (Ya Resulallah, ana-baba, evladına zulmetse de rızalarını almayan Cehenneme girer mi?) diye sorunca, cevaben 3 defa (Evet zulmetseler de rızalarını almayan Cehenneme girer) buyurdu. (Beyheki)

Şu halde ana-baba zalim olup, evlada zulmetseler de, günah işlemeyi emretseler de, yine onları üzmemeye, küstürmemeye çalışmalıdır! Günah olan emirleri yapılmaz ama, yine de onları üzücü söz söylemek caiz olmaz.

Ana-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmelidir! Ziyaretlerini terk etmek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup yazarak, telefon ederek, bu günahtan kurtulmalıdır!
Kur'an-ı kerimde 3 şey, 3 şeyle beraber bildirildi. Biri yapılmazsa, ikincisi kabul olmaz. Peygambere itaat edilmezse, Allah’a itaat edilmiş olmaz. Ana-babaya şükredilmedikçe, Allahü teâlâya şükredilmiş olmaz. Malın zekatı verilmedikçe, namazlar kabul olmaz. (Tefsir-i Mugni)


4-
İtaat etmek, karşı gelmemek, günah olmayan emirlerini yapmak.
Hazret-i Musa, Allahü teâlâdan 9 defa nasihat istedi. Hepsinde de, ana-babaya itaat etmesi emrolundu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ana-babaya itaat, Allah’a itaattir, onlara asi olmak, Allah’a asi olmaktır.) [Taberani]
Babasına asi gelen, çocuğundan mürüvvet göremez, muradına kavuşamaz, ailesi ile geçinemez, evinin tadı bozulur. (Şir’a)

5-
Sert bakmamak, şefkatle, sevgi ile bakmak. Ana-babasına şefkat ve sevgi ile bir defa baksa, kabul edilmiş bir hac sevabına kavuşur.
Peygamber efendimiz (Ana-babanın yüzüne merhametle bakana, hac ve umre sevabı yazılır) buyurunca, (Günde bin defa bakarsa da böyle midir?) denildi. Cevaben buyurdu ki:
(Günde yüzbin defa baksa da...) [R. Nasıhin]

Yine buyurdu ki:
(Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak ibadettir.) [Ebu Nuaym]

6-
Üzmemek, incitmemek, rızalarını kazanmak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Rabbin rızası, ana-babanın rızasında, gazabı da, ana-babanın gazabındadır.) [Buhari]

(Ana-babasının rızasını alan mümine Cennetten iki kapı, üzene de Cehennemden iki kapı açılır.) [Beyheki]

(Ana-babasını razı eden mümin, ne yaparsa yapsın Cehenneme girmez, inciten de Cennete girmez.)
[Şir’a]

(Hak teâlâ, bazı günahların cezasını kıyamete kadar geciktirir. Ana-babaya isyan bundan müstesnadır.)
[Hakim]

Ana-babayı üzmek, onlara eziyet etmek büyük günahtır. Ana-babanın veya hiç kimsenin günah olan emirleri yapılmaz. Ana-babanın yemeklerinde haram karışığı olduğu şüpheli olsa, ana-baba bu yemekten yemesi için evladını zorlasa, evladın o yemekten yemesi gerekir. Çünkü şüpheli şeylerden kaçınmak vera, ana-babanın rızasını almak ise vaciptir. Fakat gayrı meşru emirleri dinlenmez. Mesela onlar, (İçki iç, namaz kılma, yoksa senden razı olmayız) deseler de, haram olan şeyler yapılmaz. Çünkü (Halıka isyan olan işte, kula itaat edilmez) emri vardır. Hak teâlâ buyuruyor ki:
(Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme.)

Ana-babası günah işleyen çocuk, bunlara bir defa nasihat eder. Kabul etmezlerse, susar. Onlara dua eder.

7-
İzinsiz sefere gitmemek.
Hacca giderken, muhtaç olmayan ana-babadan izin almak sünnettir.
Ana-baba muhtaç ise, izinsiz gitmek haramdır. Ana-babası muhtaç olmayan, onlardan izinsiz farz olan hacca gidebilir. Fakat nafile olan hacca izinsiz gidemez. (Redd-ül Muhtar)

Cihad için izin isteyen birine Peygamber efendimiz, ana-babasının sağ olduğunu öğrenince, (Burada kal, onlara hizmet et, onlara hizmet cihaddır.) (Buhari)

Cihada gitmek için gelen başka birisine de buyurdu ki:
(Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır.) [Nesai]

Biri de, hicret etmek için gelip, (Ya Resulallah, ana-babamı ağlatarak geldim) dedi. Peygamber efendimiz bu duruma üzülerek buyurdu ki:
(Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür!) [Ebu Davud]

Ana-babayı ziyaret etmemek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup yazarak bu günahlardan kurtulmalıdır.

8-
Saygıda, hürmette kusur etmemek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Büyüğünü saymayan bizden değildir.) [Tirmizi]

Onları görünce ayağa kalkmak, yanlarına gitmek, onlar oturuncaya kadar ayakta durmak, izinsiz oturmamak gerekir. Otururken edepli oturmalı, ayağını uzatarak oturmamalı, bacak bacak üstüne atmamalıdır. Onlar bana bir şey demiyor diye bunları ihmal etmemelidir.

9-
Onlarla yolda giderken, arkalarından gitmek. Zaruretsiz önlerinde yürümemek.

10-
Çağırınca, hemen kalkıp yanlarına gitmek, buyurun demek. Ana-baba çağırınca, farz namazı bozmak caiz olur ise de, ihtiyaç yoksa, bozmamalıdır. Sünnetler bozulur. Hak teâlâ buyurdu ki:
(Ya Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki, o da, ana-baba evladını çağırınca, emrine uymamasıdır.) [İslam Ahlakı]

Dil ile olan hakları:
1-
Yumuşak söylemek, tevazu etmek. Öf bile dememek. Hak teâlâ buyuruyor ki:
(Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.) [Ahkaf 15]

(Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf bile deme; ağır söz söyleme, onlarla yumuşak ve tatlı konuş, onlara acı, tevazu kanadını gerip "Rabbim, küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et" diye dua et.)
[İsra 23, 24]

Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:
(Âlim bir evladın ana-babası kâfir olsa, kuyudan su çekmeleri için ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf dese, bu sebeple bütün amellerinin sevabı yok olur.)

2-
Konuşurken sesini, onların sesinden yüksek çıkarmamak.

3-
Yanlarında çok konuşmamak, edebi aşmamak. Ana-baba bildiği şeyleri de anlatsa, yine aynı şeyler mi dememek. Hiç duymamış gibi can kulağı ile dinlemek.

4-
Kaba, dokunaklı ve argo söz söylememek. Mesela iki kardeşi olan biri, öteki kardeşini kastedip (Oğlun şunu yaptı. Ben yapsam kıyameti koparırdınız) veya (Anne torunu tepene çıkartıyor, çok şımartıyorsun. Söz dinletemiyoruz) gibi sözlerle ana-babayı üzmemelidir. Çocuklarını ana-babanın yanında dövmemeli, azarlamamalıdır. Böyle şeyler ana-babayı üzer.

5-
Hanımını onlardan üstün tutmamak. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Hanımını anasından üstün tutana lanet olsun! Onun farz ve diğer ibadetleri kabul olmaz.) [Şir’a]

6-
İsimleri ile çağırmamak, sözlerini kesmemek, sözlerinin arasına girmemek. Bilgiçlik taslamamak. Ana-baba yanlış da söylese, öyle değil diyerek itiraz etmemek.

7-
Ana-babanın arasını açacak söz ve hareketlerden uzak durmak. Ana-baba ile oğul veya kızın arasını açacak işlerden uzak durmak. Gelinleri, ana-baba ile oğullarının arasını açacak sözlerden uzak tutmalıdır. Peygamber efendimiz, (Ana ile oğulun arasını açana lanet olsun) buyurmuştur. (Gunye)

8-
Konuşurken, yap, yapma gibi ifadeler kullanmamak. Yapar mısın gibi ricada bulunmalıdır.

9-
Hayır dualarını almak. Ana-baba duasını ganimet bilmek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Üç kişinin duası kabul olur. Ana-baba, mazlum ve misafirin duası.) [Tirmizi]

(Ana-babanın duası, ilahi hicaba ulaşır, duaları kabul olur.) [İbni Mace]

10-
Beddualarını almamak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babanın çocuğuna ve mazlumun zalime olan bedduaları, reddolmaz.) [Tirmizi]

(Kendinize, evladınıza ve malınıza beddua etmeyin! Duaların kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur.)
[Müslim]

Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle uğraşırsan, hemen onu terk edip, derhal ana-babanın emrine koş! Anan-baban sana kızıp bağırırsa, onlara sen bir şey söyleme! Ananın-babanın duasını almak istersen, sana emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya çalış! Bu işini beğenmeyip sana gücenmelerinden ve beddua etmelerinden kork! Sana darılır iseler, onlara karşı sert söyleme! Hemen ellerini öperek gazaplarını teskin et! Ananın-babanın kalblerine geleni gözet! Çünkü senin saadet ve felaketin, onların kalblerinden doğan sözdedir. Anan-baban hasta ise, ihtiyar ise, onlara yardım et! Saadetini onlardan alacağın hayır duada bil! Eğer onları incitip, beddualarını alırsan, dünya ve ahiretin harap olur. Atılan ok tekrar geri yaya gelmez. Onlar hayatta iken, kıymetini bil!

Kalb ile olan hakları:
1-
Acımak, merhamet etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Merhamet etmeyene, merhamet edilmez, acımayana acınmaz.) [Müslim]

2-
Sevmek. Her fırsatta ana-babanın ellerini öpmeli, sevdiğini hissettirmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Annesinin ayağını öpen, Cennetin eşiğini öpmüş olur.) [Şir’a]

3-
Sevinçlerine sevinmek. Bir şeye sevinince, (Ne iyi olmuş, hayırlı olsun) gibi sözlerle memnuniyetini bildirmelidir.

4-
Üzüntülerine üzülmek, dertleri ile hemdert olmak. Bir şeye üzülmüşlerse, (Geçmiş olsun) diyerek ilgilendiğini, üzüldüğünü bildirmeye çalışmalıdır.

5-
Çok söylemelerinden incinmemek. İncinse bile, kesinlikle incindiğini hissettirmemek.

6-
Sitem ve cefalarına kızmamak. Sözlerini hiç duymamış gibi hareket etmek.

7-
Onlardan razı olmak. Ne yapıp yapmalı, onların rızalarını almaya çalışmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlânın rızası ana-babanın rızasındadır.) [R. Nasihin]

8-
İncitmekten çok korkmak. İsra suresinin 23. âyet-i kerimesinde ana-babaya iyi davranmak, onlara yumuşak ve tatlı söylemek emredilmektedir. Gaflete düşüp ana-babanın kalbini kırarsan, derhal rızalarını almaya çalış, yalvar ve ne yaparsan yap, onların gönlünü al!

9-
Nazlanmamak. Aksine onların nazına katlanmalıdır. Çünkü ana-baba küçükken bizim çok nazımızı çektiler. Nazlanma sırasının onlarda olduğunu unutmamalıdır.

10-
Sıkıntı görse de, ölseler de kurtulsak diye düşünmemek, çok yaşamalarını arzu etmek. Onlar, bizden çok sıkıntı gördükleri halde, yaşamamızı istemişlerdi. İcabında kendileri aç durup bizi doyurmuşlardı.

Mal, para ile olan hakları:
1-
Kendinden önce, onlara elbise almak. Kendi yiyeceğinden iyisini onlara vermek.

2-
Uzakta iseler ziyaretlerine gitmek. Ana-baba ve mahrem akrabaları ziyaret etmek vaciptir. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup yazarak bu günahlardan kurtulmalıdır. Ziyarette sıra, ana, baba, evlat, dede, nine, kardeş, amca, hala, dayı ve teyzedir.

3-
Beraber yemek.

4-
Arzularını sormak, öğrenip yerine getirmek.

5-
Evlerini temizlemek, boyamak, tamir etmek.

6-
Para vermek. İhtiyaçları olup da söyleyemezler belki.

7-
Malı, parayı onlara serbest etmek. Ne zaman isterseniz, malım, param size feda olsun demeli, bir kızgınlıkları varsa, bu yolla onları teskin etmelidir. Ana-babaya harcanan paradan sual olunmaz. Muhtaç olan ana-babaya yardım farzdır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara infak edin!) [Bekara 215]

Kime infak edeceğini soran kimseye Resulullah efendimiz, (Kendine, ana-babana, sonra hanımına ve çocuklarına, hizmetçine bundan sonrasını da artık sen bilirsin) buyurdu. (Nesai)

Babası hasta olup, bakacak kimse bulunamazsa, kocasından izinsiz gidip hizmet eder. Zimmi baba da böyledir. Çocuk, zengin olan babasına bakmaya mecbur değildir. (Bezzâziyye)
Zengin çocuğun, fakir olan ana-babasına nafaka vermesi farzdır. Fakir kimsenin, fakir babasına nafaka vermesi farz değildir. Fakir olan ana-babasını kendi evine alıp, birlikte otururlar. (Fetava-i Hayriyye)
Ana-babadan birine iyilik edince öteki incinirse, babaya hürmet ve itaat etmeli, anaya hizmet, yardım ve ihsan etmelidir.

8-
Ara sıra güzel yemek yapıp, davet etmek. Gönülleri ister de, belki söyleyemezler.

9-
Dostlarını, dost bilip davet ederek gönüllerini almak. Düşmanlarından da uzak durmaya çalışmak.

10-
Hastalandıkları zaman, tedavileri ile meşgul olmak, ilaç almak. Bir bakıcı, bir hizmetçi tutmak yerine, bizzat kendisi hizmet etmeye çalışmalıdır.

Vefatlarından sonraki 40 hak:
1-
Definlerinde erken davranmak.

2-
Sünnet üzere yıkamak. Bu işi bilen iyi kimselere yıkatmalıdır.

3-
Sünnet üzere kefenlemek.

4-
Caiz olmayan kefen yapmamak.

5-
Sünnet olan sayıya dikkat etmek. Erkeklere 3 parçadan fazla yapmamak.

6-
Kefende israf etmemek.

7-
Helal parasından kefen almak.

8-
Cenaze namazını biliyorsa kendisi kıldırmak. Bid'at ehli kimselere kıldırmamak.

9-
Onlara hep dua etmek. Bir hadis-i şerif meali: (Ana-babasına dua etmeyenin rızkı kesilir.) [Şir’a]

10-
Toprağa kendisi koymak.

11-
Mezarı kazan ve çalışanları memnun etmek.

12-
İyi ve salih kimselerin arasına defnetmek.

13-
Kötülerin arasına gömmemek. Çünkü kötü komşudan onlara sıkıntı gelir.

14-
Kabrin üzerini balık sırtı gibi yapmak.

15-
Kerpiç kullanmak.

16-
Pişmiş tuğla kullanmamak. Çivi, tuğla gibi fırınlanmış şeyleri kabrin içinde kullanmak mekruhtur. Kabrin üstünü, dışardan tuğla ve mermerle örtmek caizdir.

17-
Toprağı başında sadaka vermek.

18-
Kabir başında dua etmek. [Sadakayı ve duayı geciktirmemek. 40. ve 52. gece gibi bid'at olan işlerden uzak durmak.]

19-
Borçlarını ödemek.

20-
Telkini kendi vermek.

21-
İskatını hemen yapmak. Ölünün namaz ve oruç borcu için, başkası onun yerine namaz kılamaz ve oruç tutamaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Başkası yerine oruç tutulmaz ve namaz kılınmaz. Fakat onun orucu ve namazı için fakir doyurulur.) [Nesai]

22-
Mezar taşına caiz olmayan ifadeler yazdırmamak. Mesela Fatiha veya Besmele veya âyet yazmak caiz değildir. Latin harfleriyle de caiz olanı yazmamalıdır. Başkaları uzun yıllardan beri yazıyorsa da, caiz değildir.

23-
Vasiyetlerini yerine getirmek. Dine uygun değilse yerine getirilmez.

24-
Namazlardan sonra dua edip, sevaplarını onların ruhlarına göndermek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse, Allahü teâlâ, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.) [İbni Ebiddünya]

25-
Sevabı onlara olmak üzere oruç tutmak.

26-
Sevabı onlara olmak üzere hac etmek. Âlimlerin çoğuna göre ana-baba için hac caizdir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölmüş ana-babası adına hac edene, hem kendi, hem de ana-babası için hac yapmış sevabı verilir. Ana-babasının ruhuna müjde verilir.) [Dare Kutni]

27-
Sevabı onlara olmak üzere sadaka vermek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sadaka verirken, sevabını müslüman ana-babanızın ruhuna niye hediye etmezsiniz? Hediye ederseniz, verdiğiniz sadakanın sevabı, onların ruhuna gideceği gibi, sevabından hiçbir şey eksilmeden size de yazılır.) [Taberani]

28-
Kabirlerini ziyaret edip Kur'an-ı kerim okumalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ana-babasının veya birinin kabrini ihlasla ve mağfiret umarak ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu âdet edinenin kabrini de melekler ziyaret eder.) [Hakim]

29-
Kabirlerini Cuma günleri ziyaret etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.) [Tirmizi]

30-
Ziyarette dua ve Kur'an-ı kerim okumakla meşgul olmak, uygunsuz söz söylememek.

31-
Sağlıklarında incinmiş iseler, çocuk salih olunca razı olurlar. Onların öğrettikleri iyi şeylerle amel ettiği müddetçe, sevabı onlara da ulaşır.

32-
Onlardan kötü bir yol edinmiş ise, her yaptığından onlara da günah ve azap gider. Bunun için, onlardan veya onların vasıtası ile öğrendiği kötü şeyleri terk etmeli, kendi kötü amelleri ile, onlara kabirde azap ettirmemelidir.

33-
Ana-babaya sövmemek. Hadis-i şerifte, (Ana-babaya sövmek büyük günahtır)

34-
Yakınlarına iyi davranmak. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölmüş ana-baba için dua ve istiğfar etmek, borçlarını ödemek, dostlarına ikram etmek, onların yakınlarını ziyaret etmek, iyi davranmak suretiyle onlara ikramda bulunun.) [Hakim]

35-
Dostlarını ziyaret etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Babası öldükten sonra, onun dostlarını ziyaret eden, en iyi iyiliği yapmış olur.)

36-
Dostları ile görüşmek. Hadis-i şerifte (İyiliklerin en mükemmeli, baba dostunu görüp gözetmektir) buyuruldu. (Müslim)

37-
Fıtır bayramında, sevabı onlara olmak üzere sadaka-i fıtır vermek.

38-
Kurban bayramında sevabı onlara olmak üzere kurban kesmek.

39-
Ana-babanın sevdiği yemeği yapıp, fakirlere verip ruhlarını şâd etmek.

40-
Kötülüklerini söylememek. Hadis-i şerifte (Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın) buyuruldu. (Tirmizi) [Ankebut 8] buyuruldu. (Buhari) Yani birinin ana-babasına söversen, o da senin ana-babana sövebilir. [Müslim]

8 Eylül 2010 Çarşamba

RAMAZAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN





Bayram mutluluk, sevinç demektir.  İnsanları kaynaştırıp bir araya getiren en güzel vesilelerden biridir.  O günde yardımlaşma ve kaynaşma son sınırına varır. Öyle ki, bayramda şahlanan yardımlaşma ve hediyeleşme ruhu yalnızca hayatta olanlara bağlı kalmaz, dünyadan gidip kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanır. Onların bu dileğini yerine getirmek için müminler arife günü ve bayramda kabirleri ziyaret ederler; ruhlarına Kur’ânı Kerim, Fatihalar ve dualar okuyarak onları da sevindirirler.
Ramazan Bayramının müminler arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü Ramazan Bayramı, her gün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder. Bir ay gibi uzun bir süreyle, özellikle Ramazan ın yaz mevsimine denk geldiğinde sıcak günlerde nefislerine oruç tutturan müminler, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluktan kurtulmanın sevincini Ramazan Bayramında yaşama imkânına kavuşurlar.
Bayram; sabah kılınan namazla başlar. Topluca kılınan bayram namazları Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin güzel bir göstergesidir. Bayramlar Müslümanları birbirine yaklaştıran, dargınlıkları ortadan kaldıran, küskünleri barıştıran kardeşlik duygularını kuvvetlendiren önemli günlerdir. Bayramlar, Allah ın mümin kullarına birer ziyafet günleridir.
Bayram sabahı erkenden kalkmalı, yıkanıp 
temizlenmeli, en iyi ve temiz elbiseleri giyerek güzel kokular sürünmelidir. Ramazan bayramı bir ay tutulan oruçtan sonra insanların dinlenmesi ve birbirleriyle kaynaşmalarını sağlar.Ev halkı kadını erkeği, genci yaşlısı bayram sabahı erkenden uyandırılır. Erkekler bayram namazını kılmaya camiye giderler, kadınlar ev işleriyle uğraşır, kahvaltı sofrasını hazırlarlar. Camiden gelen erkeklerle ilk kahvaltı yapılır. Daha sonra evde misafir beklenir.  Çocuklara bir bayram klasiği olarak alınan yeni ayakkabı ve elbise bayramlık olarak giydirilirdi. Büyüklerin eli öpülür, bayram harçlığı verilirdi. Çocukların en sevdiği yönü işin maddi tarafıydı. Bir de işin manevi tarafı vardı ki; Normal zamanda görüşmediğin insanlara gider ve onları ziyaret ederek bayram saygısı gösterilir.
Bu muhteşem manaların yaşandığı bayram günlerinde küçük meselelerden çıkan kırgınlıkların, dargınlıkların ne önemi olabilir? Onun için bayramda her müminin kardeşleriyle kardeşlik sözleşmesini yenilemesi, kuvvetlendirmesi, fakirlerin yardımına koşması, çocuklarını sevindirmesi lazımdır ki, o manalar yaşanan hayata geçsin.

Bayramların en güzel şekli tanısın tanımasın müminlerin tokalaşarak, kucaklaşarak birbirleriyle bayramlaşması, bayramlarını kutlaması ve tebrikleşmesidir.
Bayram bir sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve saygı, hislerinin müminler arasında alabildiğine canlandığı güzel günlerden biridir. Bayram bayramdır diyenler olacaktır. Her bayram sabahı başkadır, güzeldir. Hele yıllar geçtikçe daha güzel olur. Bayram sanki hayatın ikramiyesidir. Bayramlarda  neredeyse tüm akrabalar ziyaret edilir.  Şimdi ise Artık birinci kuşak akrabalar ziyaret ediliyor, keyif yapılıyor.  Günümüzde bayramlar buluşma ve kavuşmaktan çok    tatil olarak nitelendiriliyor. Öyle anlam buluyor. İnsanlar bayramları tatil olarak bekliyor. Tatil yerlerine giderek zamanı değerlendiriyorlar. Bayramlardan bir gün öncesi yani “Arife günü çarşılarda alışveriş heyecanı  sarar, insanları bayram telaşı alırdı. Şimdi ise;  Herkes işinin gücünün peşinde. Ekonomimizin iyi bir durumda olmamasından dolayı bayramlarda harcamalar kısılıyor. Birçoğumuz keşke bayram gelmese diyoruz. Çünkü her bayram artık masraf anlamına geliyor. Eskisi gibi bayramlara has olan yöresel bayram yemekleri yapılmıyor. Çoğu zaman gelen misafirler bir şeker ve kolonya ile ağırlanıyor. Oysaki Sivas’ımızın özel bayram yemekleri, tatlıları nerede şimdi. Kaç evde itinayla bu yemekler hazırlanıyor, bu zahmetlere katlanılıyor. Gelen misafirlere ikram ediliyor. Eminim çok az diyeceksiniz. Çoğu örf adetlerimiz gibi bayramlarda yavaş yavaş kaybolmaya, sıradan bir günmüş gibi kutlanmaya başlandı. İnsan ömründe kaç bayram geçirebiliyor ki. Çocukluğumdaki bayramlarla şimdiki bayramları kıyaslıyorum da arada ne çok fark var. O zamanlar ne kadar çok misafirimiz gelirdi, daha sofranın birini kaldırmadan diğerini hazırlardık. Gelen misafirler yemek yemeden ve annemin kendi elleriyle açtığı baklavadan yemeden gitmezlerdi. Annem üç gün önceden tatlıları yapar bayrama bir gün kalası yaprak dolmasını hazırlardı. Yaprak sarması ve baklavayı komşular toplanır hep beraber gülerek sohbet ederek yaparlardı. Sabahlara kadar yaprak sarması yapıldığını, baklavalar açıldığını hatırlıyorum da hiç kimse halinden şikâyet etmeden zevkle yaparlardı. Şimdi ise herkes her şeyin kolayına kaçıyor. Hazır alıyor ya da birilerine yaptırıyor. Bayramlar aynı ama değişen teknolojiyle beraber insanlar oldu. Kısacası eski bayramların tadı yok artık. Büyüklerimiz “nerde eski bayramlar” diye başlamasın da kim başlasın. Artık bizler bile aynı şeyleri söyler olduk. Nerede eski komşuluklar, dostluklar, arkadaşlıklar.
Ve nerede eski bayramlar nerede?

6 Eylül 2010 Pazartesi

Vav gibi bir durusla Elif olmak...





İnsan iki büklüm yaşar, oysa en doğru olduğu gün ölmüştür.
Kulluğun manası vavdadır, elif uluhiyetin ve ehadiyetin simgesidir.

O yüzden Lafz-ı ilahi elifle başlar. 
Elif kainatın anahtarıdır, vav kainattır.

Rabbi vav gibi mütevazı olsun ister kulları.
Musa dal olmuştur ama Firavunun gözü Elifte kalmıştır.
İbrahim ateşte vavdır, Nemrut bizzat ateşe odun.
Yunus, vav olup balığın karnında anca kurtarmıştır kendini.
İnsan iki büklüm olunca rahat eder ana karnında.

Boylu boyunca uzansa da kim rahattır mezarında?
Vavın elifle münasebeti ne kadar iyiyse, kainatın dengeside o kadar düzgündür.
Kim kimi hatırlarsa evvel o ona koşar.
Kainatta tüm cisimler boşlukta dönerken insan belki o yüzden boşlukta kalmamış, Rabbi onu imanla doldurmuştur.
Evvelde eliftir, bir ilahi nefesle ahirde vav olur kainat.
Manayı bilmeyenler vav diyemez vay der.
Buna anlamca vaveyla denir.
Yani vav olamadıkları için feryad edenlerin halidir.
Elif bir ağaç ve insan onun dalıdır.
Azrail budadıkça nefesleri daha gür çıkar sesleri.
Herbiri Dal olur ve o ağaçtan beslenir. 
Vav olur o ağacın gölgesine sığınır.

Ve Allah insana seslenir, peygamber eliyle ulaşan mesajı hem dal hem vav ol der insana.
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir. 
İyiliği emrederler; kötülüğe engel olurlar. 
Namaz kılarlar, zekat verirler. 
Allah’a ve Resulüne itaat ederler.
 İşte bunlara Allah rahmet edecektir. 
Allah şüphesiz güçlüdür, hakimdir.”

Başkasının önünde eğilmek ne zordur. Birilerinin emri altına girmek ne ağırdır. 
Krallara boyun eğmemiş insan görmediği bir varlığa mı itaat edecektir?
İnsan kendinin bile farkında değildir iki lam birbirine sarılıp kainatı ayakta tutan sütunlar gibi durmuştur elifin ardında, kainatın gezegenleri yuvarlanıp son harf misali peşinden giderken, insan yolculukta geri kalmanın acısını ne zaman anlayacaktır. 
Zordadır sığınacak yeri yoktur. 
Evrene ve seslere kulak verenler duyar yeniden o kutlu çağrıyı;

“Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Rablerine kavuşacak ve O’na döneceklerini umanlar ve Allah’a gerçek bir saygı gösterenlerden başkasına namaz elbette ağır gelir”






Sonra çağırır insanı, belki cennet kokusunu duyurmak içindir bu davet, belki kendi yanına çağırıyordur.
İşte o ayet: “Secde et, yaklaş!”
Eğil ve ben senin başını göklere erdireyim, yıldızları ayağına sereyim, sana gezmekle bitiremeyeceğin cennetler, sayamayacağın nimetler vereyim demektir bu.
Secde et, 
vav ol, 
vay dememek için la şey olan insan herşey demek olan Rabbinin önünde…

Muhabbetle... Hayirli Cuma'lar...Vav gibi bir durusla, elif gibi huzurda bulusalim insallah...

Hakan Türkyılmaz

4 Eylül 2010 Cumartesi

Kadir Gecesi





Kur’ân-ı Kerîm’de medhedilen en kıymetli gecedir. Kadir gecesinin fazîleti, üstünlüğü (bin aydan daha fazîletli, kıymetli, hayırlı olduğu), bizzât Allahü teâlâ tarafından, Kadir sûresinde açıkça bildirilmiştir.Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hak, bu mübarek gecenin kıymet ve faziletini şöyle beyan buyurmaktadır: 
"Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin?  Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar.  O gece, esenlik doludur. Tâ fecrin doğuşuna kadar."
(Kadir Suresi 
 )  
Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz buyuruyor:
"Kim Kadir Gecesi'nde inanarak, ihlas ile o geceyi ibadetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır." 
"Kadir Gecesi yatsı namazında cemaatte hazır bulunan, ondan nasibini almıştır."
Müminlerin annesi Hz.Aişe (r.a.) şöyle diyor : 
-Dedim ki: Ya Resullullah, Kadir Gecesi'ni bilirsem onda ne şekilde dua edeyim? Şöyle buyurdu: 
Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni. (Allah'ım sen affedicisin, affı seversin, beni affeyle.)
Peygamberimiz (sav) buyuruyor:
"Kadir gecesinde bir defa, Kadir sûresini okumak, (başka zamanda) Kur’ân-ı kerîmi hatmetmekten daha sevâptır. Bu gece koyun sağma müddeti kadar namaz kılmak, ibâdet etmek, bir ay her geceyi ibâdetle geçirmekten daha kıymetlidir."
Bu mübarek gecede dua sünnettir. O icabet vakitlerinden birisidir. Süfyan-ı Sevrî demiştir ki, o gece dua etmek,namaz kılmaktan daha sevaptır. Kur'ân okuyup da dua ederse güzel olur.
İbnü Hacer Heytemî Tuhfetü'l-Muhtâc'da der ki:

"Kadir gecesini görene, saklaması sünnettir. Onun kemâliyle faziletine ancak Allah Teâlâ'nın bildirdiği kimseler nail olur."

Kadir Gecesi Geçmişmidir Yoksa Tekrar Etmekte midir?

Kadir gecesi, meşhur olduğu üzere, Kur'ân'ın nazil olduğu veya sabahında Bedir zaferinin vuku bulduğu gece olduğuna göre o bir defa olmuş geçmiştir. Her sene Ramazan'da olacak olan onun şeref ve hatırasıdır, demek olur. Nitekim bazıları onun bir defa olup kalktığını kabul etmişlerdir. Fakat Kadir gecesi onlardan dolayı değil, onlar Kadir gecesine rastlamış olduğuna göre de Kadir gecesi bütün sene içinde gizli olup, en çok Ramazan'da ve en çok son onunda ve en çok yirmi yedinci veya sonuncu gece olması ihtimali en galip bulunan mübarek bir takdir gecesi olarak tekrar eder ki, bilinen, çoğunluğun görüşü de budur.

Kadir Gecesi Her Sene Ramazanın Aynı Gününe mi Geliyor?

Hayır. Allahü teâlâ, Kadir gecesini gizlemiş, yani Ramazan ayının çeşitli günlerine koymaktadır. Bu sene Ramazanın birine koyarsa öteki sene Ramazanın yedisine koyabilir, Kadir gecesi o gece olur. Diğer geceler gibi falanca ayın belli bir günü yapmamış, bu geceyi gizlemiştir. Bu gecenin aylarla ilgisi yok, gece ile ilgisi var. Kadir gecesi Ramazanın 27. gecesinde Kur'an-ı kerim inmiş ise, bu sene de Kadir gecesi Ramazanın üçüne alınmış olabilir. Demek ki bu mübarek gece Ramazanın üçüne geldi. Ay mefhumundan sıyrılmak gerekir. Diğer geceler ayla ilgili, Kadir gecesi ayla ilgili değil, gece ile ilgilidir. Allahü teâlâ dileseydi her aya bir tane koyardı ve her ayda Kadir gecesi olabilirdi. Kur'an-ı kerimin indiği bu geceyi de her ay kutlardık.
İlk defa Kur’an-ı kerimin nazil olduğu gecenin hususiyetini, faziletini ve bereketini Allahü teâlâ her sene başka bir geceye veriyor. Yani her sene değişik bir gecenin o kıymet ve fazileti taşımasını irade buyuruyor. Kur’an-ı kerimin nazil olduğu o mübarek gecenin her sene-i devriyesinde aynı gecenin o fazileti taşıması icap etmiyor. Başka bir gece o fazileti taşıyabiliyor. (4) 

Kadir Gecesi Olduğu Nasıl Anlaşılır?

Denizlerin suyu bir an tatlılaşır.

Kadir gecesi, açık ve sakin olur, ne sıcak, ne de soğuk olur. Bulut yoktur. Yağmur ve rüzgar yoktur.
Ertesi sabah güneş, kızıl olup, şuasız doğar.Yükselinceye kadar sanki büyük bir tabak gibidir.
Kadir Gecesinde köpek sesi duyulmaz diyen âlimler de olmuştur.

Kadir Gecesi Kaçıncı Gecedir?


Kadir gecesinin, Ramazanı şerifin 20.sinden sonraki tek gecelerinde aranmasına dair müteaddit hadis şerifler varid olmuştur. Birinden itibaren tek gecelerde aranmasını tavsiye eden büyüklerimiz de vardır.



İmamı Şa'rani Hazretleri, Kadir gecesinin kaçıncı gece olduğunu, Ramazanı şerifin giriş günlerine göre şöyle tesbit  etmiştir. İmamı Şarani Hazretleri 30 sene Kadir gecesiyle bu tarife göre müşeref olmuşlardır. Bir çok Allah dostuda bu usulle Kadir gecesini bulmuşlardır.

  • Pazar günü girerse 29.gece
  • Pazartesi girerse 21.gece
  • Salı girerse 27.gece
  • Çarşamba girerse 19.gece
  • Perşembe girerse 25.gece,
  • Cuma girerse 17.gece
  • Cumartesi girerse 23.gece

Kadir Gecesinin 27.Gecedir  Diyenlerin Delilleri


Ulemanın ekserisi "Leyle-i kadir ramazan ayının yirmi yedinci gecesidir." demişlerdir. Bu görüşün sahibi bulunan ilim adamları delil olarak şu hadis-i şerifi göstermektedirler: "Leyle-i Kadir, yirmi yedinci gecedir."

Bu nakli  delile ilaveten akli bir delil ile mevzûu  daha belirgin hale getirmek istiyorum. Süre-i celilede (Kadir Suresi) "Leylet'ül Kadri" lafzı üç yerde geçmektedir. Bu lafzın harfleri dokuz tanedir. Bu sayıyı üçle çarptığımız zaman çıkan yekün de yirmi yediyi göstermektedir. (3)



Her geceyi kadir, her gördüğünü Hızır bilmek


Din adamlarının bazısı, leyle-i kadrin senenin günleri içinde gizlenmiş olduğunu söylemişlerdir. İhmalkarlık yapmasınlar ve diğer geceleri de ihya etsinler diye bu gecenin gizlendiğini ifade etmişlerdir. 
Hızır aleyhisselam da gizlenmiştir. İlim adamlarına ve zahid kimselere gösterilen alaka, fukara ve gurebaya da gösterilmelidir. bu ihitimalden dolayı:
"Her geceyi kadir bil, her gördüğünü Hızır bil" denilmiştir. (3)
Cenab-ı  Hak bu geceyi hakkıyla ihya eden kullar arasına bizleri de ilhak eylesin ve bizi zatına kul ve Habine ümmet olma şerefinde daim eylesin.

Kadir Gecesini nasıl ihya edeceğiz?


  • Yatsı namazında zammı sure olarak Kadir suresini okumalı.
  • Bir iki sayfa Kur'an-ı kerim okumalı.
  • Az da olsa sadaka vermeli.

  • Bu gece 4 rekat Kadir Gecesi Namazı kılınır.
1.rekatta:1Fatiha3İnna enzelnâhü 
2.rekatta:1Fatiha
3İhlası Şerif  
3.rekatta:1Fatiha
3İnna enzelnâhü 
4.rekatta:1Fatiha
3İhlası Şerif  


Namazdan sonra 1 defa: 
Allahü ekber Allahü ekber La ilahe  illalahü vallahü ekber Alahü ekber ve lillahil hamd. 
100 defa Elem neşrah leke...    
100 defa 
İnna enzelnâhü  
100 defa da Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz'in Hazret-i Âişe (r.a.) Vâlidemiz'e öğrettiği şu duâ okunup, sonra duâ yapılır:



Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni, okunup dua yapılır. Mümkünse, kandil  gecesi olması sebebiyle bir de TESBİH NAMAZI kılınır.



ve bir müjde ile noktalıyalım:


"Kadir gecesine rastlamış olan bir geceyi ihyâ eden, Kadir gecesini ihyâ etmiş gibi sevâb kazanır"

hadîs-i şerîfini düşünülerek, sık sık vâki olan 27. gece ihyâ edilirse, o gece Kadir gecesi olmasa bile, büyük sevâba kavuşulur.   (5)