Abdullah es-Sekkâf Hazretleri’nin okuduğu rivayet edilen salâtın Arapçası ve anlamı… Bildirildiğine göre bu salâtı okuyanın hüsn-i hâtime ile vefâtına yani imanlı, hayırlı bir sona vesîle olacağı, Rasûlüllah’ın (s.a.v) büyük şefâatine ereceği umulur.
Abdullah es-Sekkâf Hazretleri’nin okuduğu rivayet edilen salâtın Arapçası ve anlamı…
  • Arapçası:
اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سُلَّمِ الأَسْرَارِ الإِلَهِيَّةِ الْمُنْطَوِيَةِ فِي الْحُرُوفِ الْقُرْآنِيَّةِ مَهْبَطِ الرَّقَائِقِ الرَّبَّانِيَّةِ النَّازِلَةِ فِي الْحَضْرَةِ الْعَلِيَّةِ الْمُفَصَّلَةِ فِي الأَنْوَارِ بِالْنُّورِ الْمُتَجَلِّيَّةِ فِي لُبَابِ بَوَاطِنِ الْحُرُوفِ الْقُرْآنِيَّةِ الصِّفَاتِيَّةِ فَهُوَ النَّبِيُّ الْعَظِيمُ مَرَكْزُ حَقَائِقِ الْأَنْبِيَاءِ وَالْمُرْسَلِينَ مُفِيضُ الأَنْوَارِ إِلَى حَضَرَاتِهِمْ مِنْ حَضْرَتِهِ الْمَخْصُوصَةِ الْخَتْمِيَّةِ شَارِبُ الرَّحِيقِ الْمَخْتُومِ مِنْ بَاطِنِ بَاطِنِ الْكِبْرِيَاءِ مُوصِلُ الْخُصُوصِيَّاتِ الإِلِهِيَّاتِ إِلَى أَهْلِ الاصْطِفَاءِ مَرْكَزُ دَائِرَةِ الْأَنْبِيَاءِ وَالأَوْلِيَاءِ مُنَزِّلُ النُّورِ بِالنُّورِ الْمُشَاهِدُ بِالذَّاتِ الْمُكَاشِفُ بِالصِّفَاتِ الْعَارِفُ بِظُهُورِ تَجَلِّي الذَّاتِ فِي الأَسْمَاءِ وَالصِّفَاتِ الْعَارِفُ بِظُهُورِ الْقُرْآنِ الذَّاتِي فِي الْفُرْقَانِ الصِّفَاتِيِّ فَمِنْ هَهُنَا ظَهَرَتْ الْوَحْدَتَانِ الْمُتَعَاكِسَتَانِ الْحَاوِيَتَانِ عَلٰى الطَّرَفَيْنِ. اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَاحِبِ اللَّطِيفَةِ الْقُدْسِيَّةِ الْمَكْسُوَّةِ بِالأَكْسِيَةِ النُّورَانِيَّةِ السَّارِيَةِ فِي الْمَرَاتِبِ الإِلَهِيَّةِ الْمُتَكَمِّلَةِ بِالأَسْمَاءِ وَالصِّفَاتِ الأَزَلِيَّةِ وَالْمُفِيضَةِ أَنْوَارَهَا عَلٰى الأَرْوَاحِ الْمَلَكُوتِيَّةِ الْمُتَوَجِّهَةِ فِي الْحَقَائِقِ الْحَقِيَّة النَّافِيَةِ لِظُلُمَاتِ الأَكْوَانِ الَعَدَمِيَّةِ الْمَعْنَوِيَّةِ. اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمِّدً الْكَاشِفِ عَنِ الْمُسَمَّى بِالْوَحْدَةِ الذَّاتِيَّةِ. اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ جَامِعِ الإِجْمَالِ الذَّاتِيِّ الْقُرْآنِيِّ حَاوِي التَّفْصِيلِ الصِّفَاتِيِّ الْفُرْقَانِيِّ. اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَاحِبِ الصُّورَةِ الْمُقَدَّسَةِ الْمُنَزَّلَةِ مِنْ سَمَاءِ قُدْسِ غَيْبِ الْهُوَيَّةِ الْبَاطِنَةِ الْفَاتِحَةِ بِمِفْتَاحِهَا اْلإِلَهِي لأَبْوَابِ الْوُجُودِ الْقَائِمِ بِهَا مِنْ مَطْلَعِ ظُهُورِهَا الْقَدِيمِ إِلَى اسْتِوَاءِ إِظْهَارِهَا لِلْكَلِمَاتِ التَّامَّاتِ. اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى حَقِيقَةِ الصَّلَوَاتِ وَرُوحِ الْكَلِمَاتِ قِوَامِ الْمَعَانِي الذَّاتِيَّاتِ وَحَقِيقَةِ الْحُرُوفِ الْقُدْسِيَّاتِ وَصُوَرِ الْحَقَائِقِ الْفُرْقَانِيَّةِ التَّفْصِيلِيَّاتِ. اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَاحِبِ الْجَمْعِيَّةِ الْبَرْزَخِيَّةِ الْكَاشِفَةِ عَنِ الْعَالَمَيْنِ الْهَادِيَةِ بِهَا إِلَيْهَا هِدَايَةً قُدْسِيَّةً لِكُلِّ قَلْبِ مُنِيبٍ إِلَى صِرَاطِهَا الرَّبَّانِيِّ الْمُسْتَقِيمِ فِي الْحَضْرَةِ الإِلَهِيَّةِ. اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ مُوَصِّلِ الأَرْوَاحِ بَعْدَ عَدَمِهَا إِلَى نِهَايَاتِ غَايَاتِ الْوُجُودِ وَالنُّورِ. اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَاسِطَةِ الأَرْوَاحِ الأَزَلِيَّةِ فِي الْمَدَارِجِ الْجَاذِبَةِ لِلأَرْوَاحِ الْمَعْنَوِيَّةِ. اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَاحِبِ الْحَسَنَاتِ الْوُجُودِيَّةِ الذَاهِبَةِ بِظُلُمَاتِ الطَّبَائِعِ الْحِسِيَّةِ وَالْمَعْنَوِيَّةِ. اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ مُسْتَقَرِّ بُرُوزِ الْمَعَانِي الرَّحْمَانِيَّةِ مِنْهَا خَرَجَتِ الْخُلَّةُ الإِبْرَاهِيمِيَّةُ وَمِنْهَا حَصَلَ النِّدَاءُ بِالْمَعَانِي الْقُدْسِيَّةِ لِلْحَقِيقَةِ الْمُوسَوِيَّةِ. اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الَّذِي جَعَلْتَ وُجُودَكَ الْبَاقِي عِوَضاً عَنْ وُجُودِهِ الْفَانِي صَلَّى الله تَعَالَى عَلَيْهِ وَعَلٰى آلِهِ وَأَصْحَابِهِ وَسَلَّمَ. 
  • Anlamı:
“Allah’ım! kur’an harflerinde saklı ilâhî sırların vasıtası, nurlarla nurlarda mufassal olan yüce mertebeye inen Rabbânî inceliklerin indiği yer, sıfâtî Kur’ân harflerinin bâtının özünde tecellî eden bu nebin, nebî ve rasûllerin hakîkatlerinin merkezi, hazretinden onların mahsus, husûsî hatmî mertebeden, rasulllerin mertebesine nnurları akıtan nebî, büyük bâtının bâtınından rahîk-i mahtûmu içen nebî, istifâ ehline ilâhî husûsiyetleri ulaştıran nebî, nebiler dâiresinin merkezi, nûru nurla indiren nebi, Zât’ı müşahede eden, sıfatla keşfeden, isim ve sıfatlarda Zât’ın tecellîsinin zuhûrunu bilen, sıfâtî furkânda zâtî Kur’ân’ın zuhûrunu bilen (ki buradan da iki tarafı içine alan, biri diğerinin zıttı iki vahdet ortaya çıkmıştır.)  nebîye salât ve selâm eyle.
Allah’ım! nûrânî örtülerle örtülü, ilâhî mertebelerde ilerleyen, ezelî isim ve sıfatlarla konuşan, melekûtî ruhlara nurlarını akıtan, hakkî hakîkatlara teveccüh eden, kâinâtın mânevî yokluğunun zulmetini kaldıran, kudsî latîfenin sâhibi Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm eyle. Allah’ım! Zâtî vahdetle müsemmâ olanı keşf eden Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm eyle. Allah’ım! Kur’ânî zâtı icmâli câmî (kendinde toplayan), furkani sıfatı tafsîli hâvî (kuşatan) Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm eyle.
Allah’ım! kudsî, gaybî semâdan bâtın hüviyeti indirilen mukaddes suretin sâhibi, varlığın kapılarını ilâhî anahtarıyla açan, tam kelimeler için kadîm zuhûrun meydana gelişinden istivânın ortaya çıkarılışına kadar olanla kâim,  Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm eyle. Allah’ım! salavâtların hakîkatı, kelimelerin rûhu, zâtî mânâların temeli, kudsî harflerin hakîkati, tafsîlî furkânî hakîkatlerin şekli olan -Efendimiz Muhammed’e-  salât ve selâm eyle. Allah’ım! âlemleri keşf eden, onunla kendisine kudsî bir hidâyetle ilâhî mertebede, rabbânî doğru yolu gösteren, berzahî cem’iyyetin sâhibi olan Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm eyle. Allah’ım! yokluğundan sonra ruhları nur ve varlığın nihâyetine ulaştıran Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm eyle.
Allah’ım! mânevî ruhları cezbeden yollarda ezelî ruhların vâsıtası olan Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm eyle. Allah’ım! hissî ve mânevî tabiatların karanlıklarını gideren vucûdî hesenâtın sahibi olan Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm eyle. Allah’ım! Rahmâni manaların kaynağı ve onlardan İbrâhîmî dosluk, Mûsevî hakikat için kudsî mânâlarla nidâ hasıl olan Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm eyle. Allah’ım! Onun fâni varlığı yerine Sen’in bâkî varlığını kıldığın Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm eyle. Allah Teâlâ ona, âline, ashâbına salât ve selâm eylesin.
Allah’ım! vakit ve zamanlar peş peşe geldikçe, her an ve nefeste, kâinattaki hareketliler, sâkin olanlar, sessiz olanlar, konuşanlar, işâretler, alâmetler, himmetler, irâdeler, nabızlar, hisler, acâibler, ğaybdan olanlar, bilinen ve bilinmeyen mahlûkâtın sayısınca,  ona olan salât ve selâmı kat kat eyle. Allah’ım! kendine mahsûs kıldığın mülk ve melekûttaki sırlar, tecellîler, feyzler ve izâfeler, kudsî ilâhî işlerin sayısınca salâtını katla.
Allah’ım! ona salât ve selâm ve bereket ihsân eyle. Bu salât ve selâm; Sen’in ona olan sevgine, onun sana olan sevgisine, insan ve cin, ruh ve melek âlemlerinin sevgisine lâyık olsun. Öyle salât ki, tasavvur ve idrak ötesindeki âlemlerin fazîleti olsun. Bu salât için bütün diller ve lisanlarda kelimler ve ifadeler âciz kalsın. Rumuz ve işaretler onu ihâtâ edemez olsun. Yerde ve göklerde kâl ve hâl diliyle geçmiş ve geleceklerden Sen’i tesbih edenlerin sayısınca olsun.
Allah’ım! ona salât ve selâm ve bereket ihsân eyle. Bu salât; sonradan gelecek salâtların fazîletlerini kuşatsın. Sesli, sessiz her canlının aklından geçenin üstünde salât olsun. Levh’de ve ümmü’l-kitâb’da saklı bulunan akılların üzerinde sırları, akıl ve anlayışların bilinen vakte kadar meydâna getirdiğini elde etsin.
Allah’ım! ona salât ve selâm ve bereket ihsân eyle. Bu salât; büyüyen, daima katlanan, sayı ile sayılamayan, zamanla sınırlı olmayan, vasf edilemeyen, ebedî devam eden olsun. Öyle ki Sen râzı olasın… O da râzı ola. Senin ve onun rızâsı bizi kuşatsın. Böylece biz de izzet bulalım ve râzı olalım.” (Nebhanî, Efdal, 56-58)