13 Kasım 2010 Cumartesi

Aşk Olsun ..




Aşk imiş her ne var ise alemde,ilim bir kıyl-ü kal imiş ancak….

Âşkı anlatmaya kalkan âşık değilmiş , âşkı yaşamaktan korkan âşık değilmiş…

Âşk imiş kalb-i hilmi…
Âşk imiş kalbin ilmi…
Âşk imiş evrenin sebebi…

Âşkın olmadığı beden, âşık olmayan ruh Rabbi anlamaz imiş. Leyladan geçmeden Mevlaya varılmaz imiş.

Âşkla okunan Kur’an Kur’an imiş, âşkla gören göz mekanı aşan imiş, aşığın sözü zamanı geçer imiş, Âdem bu âşkı bilen imiş…

Âşk bir kapıya varan imiş…Kapıyı vuran kalp imiş, bir kere vurup, bin kere duran imiş…
Âşk imiş ölüm…

Âşk bu devirde yaşar değilmiş…Âşk bedene düşen değilmiş…Âşk tene değen değilmiş.
Âşk can imiş, canan imiş, candan imiş…Âşktan geçmeyen hayvan imiş…Âşık ölüme gülen imiş…Dünyayı satan imiş.

Âşk imiş iman, âşk imiş İslam…bu devirde bilinmez imiş…
Bilmeyen hayvan imiş…Ölen hayvan imiş…Âşk yaşatan imiş eri…
Âşık bundan ölmez imiş…

Âşk imiş, Rabbim âşkla bilinen imiş…
Âşk-ı sadık bu sırra eren imiş…
Ahh Min-el Âşk…

12 Kasım 2010 Cuma

KURBAN İBADETTİR.


Kurban İslam Dininin diğer ibadetleri gibi bir ibadettir. Asıl olan ibadet şuuru ile bu görevi yerine getirmektir.

İbadet Ne Demektir?
İbadet; En geniş anlamı ile Allah�a saygı ile boyun eğmek ve emirlerine itaat etmek demektir. İbadet; saygı ve itaatin en yüksek derecesidir. Böyle bir saygı yalnız Allah�a yapılır. Çünkü bizi yaratan ve çeşitli nimetler vererek yaşatan O�dur. İbadet, sadece Allah�ın hoşnutluğunu (rızasını) kazanmak için yapılır.

İbadetin ruhu niyettir, kalbin bütünüyle Allah�a yönelmesi ve bağlanmasıdır. Ruhsuz bir beden işe yaramadığı gibi, niyetsiz ibadetin de değeri yoktur. Bu sebeple; ibadetin , hem beden, hem de ruhla yani bütün varlığımızla şuurlu olarak ve samimi bir niyetle yapılması esastır. Allahü Teala�nın emri olan ibadet, dini bir görevdir. İbadetlerimiz, dinimizin temelidir.

Allah katında makbul olan ibadet, çıkar düşüncesi olmadan samimi bir niyet ve ihlâsla yapılan ibadettir. Bununla beraber, ibadetlerde bizim için maddi ve manevi pek çok faydalar olduğu da bir gerçektir. Allah�ü Teala yapacağımız ibadetlere muhtaç değildir, fakat bizim ibadete ihtiyacımız vardır. İbadetlerin sağladığı faydalar fert ve toplum olarak bize aittir. Eğer biz Allah�a karşı ibadet görevlerimizi yerine getirir, O�nun sevgisini kazanırsak, Allah, bize, dünyadaki nimetlerinden daha fazlasını ahirette verecek ve bizi sonsuz mutluluğa erdirecektir.

Bizi yoktan var eden, bin bir çeşit nimete gark eden, rahmeti, bilgisi, gücü her zerreyi kuşatan, sonsuz kudretin varlığını kabul edip de O�na karşı sonsuz bir hayranlık ve minnet duymamak mümkün müdür? İşte ibadet, bir yönüyle de kulun bu hayranlığını ve minnetini ifade eden bir vasıtadır. Samimi bir mü�min, her hareketinin ve davranışının Allah�ın rızasına uygun olup olmadığını göz önünde bulundurur. Böyle davrandığı takdirde yaptığı her meşru fiil bir ibadet olur.

İslâm�a göre; ibadet ederken, dua yaparken her hangi bir aracıya ihtiyaç yoktur. Her insan doğrudan doğruya Allah�a el açıp yakarabilir. İbadet yapabilir. Günahları af yetkisi de sadece Yüce Allah�a aittir. Allah�tan başka hiç kimse günahı affedemez.

İslâm ahlakıyla bezenme de İslâm'ı yaşamanın en önemli göstergelerinden birini oluşturur. Denilebilir ki; hiç bir din ve hiç bir düşünce sistemi İslâm kadar güzel ahlaka önem atfetmez. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed "Ben ancak ahlaki faziletleri tamamlamak için gönderildim" buyurmuştur. Bu yüzden müslümanın ahlakını güzelleştirmesi en temel hedeflerden biri olmalıdır. Bu amaçla mü�min, İslâm'ın istediği kişisel ve toplumsal görevlerini öğrenmek ve bunun sonucunda güzel davranış biçimleri ile bezenmek, çirkin alışkanlıklardan kaçınmak durumundadır.

Kurban İbadeti
Allah�a yakınlaşmak anlamına gelen �kurban� ibadeti; kurban olarak kesilmesi uygun olan hayvanın, ibadet niyetiyle usulüne uygun şekilde kesilmesidir. Kurbanın başlıca, udhiyye kurbanı (kurban bayramında kesilen kurban), adak kurbanı, akika kurbanı ve Hac ile ilgili olarak kesilen hedy kurbanları gibi kısımları vardır.

Fıkıh mezheplerinin çoğuna göre udhiyye kurbanı sünnet olmakla birlikte Hanefi mezhebinde tercih edilen görüş kurbanın vacip olduğu yönündedir. Ancak bir ibadetin farz olmayışı, onu ibadet olmaktan çıkarmayacağı gibi, şeklinin de değiştirilmesini gerektirmez. İbadetlerin; şekil, şart ve rükünleri olduğu gibi hikmetleri, amaçları ve teşri gerekçeleri de vardır. İbadetlerdeki bu özelliklerin birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Kurban ibadetinin pek çok hikmeti ve amacı vardır. Kurban sadece et yardımı amaçlı bir ibadet değildir. Hatta etinin dağıtılması bile vacip değil, sünnettir. Bu ibadetin özü Allah�a yaklaştıran maddi bir fedakarlık ve O�nun emrine bir bağlılıktır.

Kur�an-ı Kerim kurban ibadetinin eski millet ve topluluklar tarafından yerine getirilen bir ibadet olduğunu ifade etmektedir. Zira, Kur�an-ı Kerim�de: �(Ey Muhammed!) Onlara Adem�in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat! İkisi birer kurban sunmuşlardı da birininki kabul edilmiş; diğerininki ise kabul edilmemişti..�� buyrulmuştur. (Maide Suresi; 27)

Saffat Suresinde de (Ayet: 107); Hz. İbrahim�in oğlu Hz. İsmail�in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir. Ayrıca diğer bazı ayetlerde de kurban ibadeti ile ilgili nasslar mevcuttur: �... Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah�ın adını ansınlar. İşte bunlardan yiyin, sıkıntı içindeki fakiri de doyurun.� (Hacc Suresi, 28) �Her ümmet için, Allah�ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O�nun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık.� (Hacc Suresi; 34) �Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah�a ulaşacaktır: Allah�a ulaşacak olan ancak, sizin O�nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.� (Hacc Suresi; 37)

Kurban ibadeti hicretin ikinci yılında eda edilmeye başlanmış ve Hz.Peygamber (s.a.s.) hicretten itibaren on yıla yakın bir süre hep kurban (Udhiyye) kesmiştir. (Bkz:Tirmizi 20, K.El-Edahi 11,Hadis No: 1507)

Kurbanla ilgili dini hükümler
Kurban kesen, Allah�a yaklaşmış ve O�nun hoşnutluğunu kazanmış olur. Kurban, aynı zamanda bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma örneğidir. Kesilen kurbanlardan maddi olarak daha çok yoksullar yararlanır.

Kimler kurban kesmekle yükümlüdür?
Kurban kesmek, akıllı, buluğ çağına ermiş, dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve misafir olmayan Müslüman�ın yerine getireceği mali bir ibadettir. Temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 20 miskal (80.18 gr.) altın veya bunun değerinde para veya eşyaya sahip olan kişi dinen zengindir, dolayısıyla Allah'ın kendisine bahşetmiş olduğu nimetlere şükran ifadesi ve Allah yolunda fedakarlığın nişanesi olarak kurban kesmelidir.

Hangi hayvanlar kurban olarak kesilir? Bu hayvanlar hangi nitelikleri taşımalıdır?
Kurban; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bunların dışındaki hayvanlar kurban olarak kesilemezler. Kurban olabilmesi için, kurbanlık hayvanın süt dişlerini değiştirmiş olması gerekir. Bu da, deve 5; sığır ve manda 2; koyun ve keçi 1 yaşını doldurunca gerçekleşir. Bunun yanında, 6 ayını tamamlayan koyun, bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olması halinde kurban edilebilir.

Kurban edilecek hayvanın, sağlıklı, azaları tam ve besili olması, hem ibadet açısından, hem de sağlık bakımından önem arz eder. Bu nedenle, kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bir veya iki gözü kör, boynuzları kırık, dili, kuyruğu, kulakları ve memesi kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hayvanlardan kurban olmaz. Ancak, hayvanın doğuştan boynuzsuz olması, şaşı, topal, hafif hasta, bir kulağı delik veya yırtılmış olması, kurban edilmesine mani teşkil etmez.

Kurban ne zaman kesilir?
Kurban (udhiye), eyyâm-ı nahr (Kurban kesme günleri) denilen Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günleri kesilir. Kurban kesim vakti, Bayram namazı kılındıktan sonra, başlar; Zilhiccenin on ikinci günü (Kurban Bayramının 3. günü) güneş batıncaya kadar devam eder. Bu geçen süre içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak kurbanların gündüzleri kesilmesi uygundur. Kurban Bayramın birinci günü kesmek daha faziletlidir. Diğer kurbanlarda ise herhangi bir vakit söz konusu değildir.

Vekaletle kurban kestirilebilir mi?
Kurbanı, kişinin kendisi kesebileceği gibi, vekâlet yoluyla başkasına da kestirebilir. Zira kurban mal ile yapılan bir ibadettir; mal ile yapılan ibadetlerde ise vekâlet caizdir. Vekâlet yoluyla kurban kestiren kişi kendi bulunduğu yerde birisine vekâlet verebileceği gibi, başka bir yerdeki kişi veya kuruma da vekalet verebilir. Vekâlet, sözlü veya yazılı olarak ya da telefon, internet, faks ve benzeri iletişim araçları ile verilebilir.

Kurban eti nasıl değerlendirilmelidir?
Hz. Peygamber, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, birinin de evde bırakılmasını tavsiye etmiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10). Ailenin durumuna göre etin tamamı da evde bırakılabilir. Ancak, toplumda muhtaçların arttığı dönemde kurban etinin çoğunun hatta tamamının dağıtılması uygun olur.

Kurban derisi nasıl değerlendirilmelidir?
Kurbanın derisi, bir fakire veya hayır kurumuna verilmelidir. Hz. Peygamber, veda haccında Hz. Ali'ye, kurban olarak kesilen develerinin başında durmasını ve bunların derileri ile sırtlarındaki çullarını sadaka olarak vermesini, kasap ücreti olarak bunlardan bir şey vermemesini emretmiştir (Ebu Davud; Menasik, 20). Buna göre kurban derilerinin para karşılığında satılması, kurbanın kesimi veya bakımı için ücret olarak verilmesi uygun değildir.

Sağlık şartları
İnsanoğlu ihtiyaçları gereği hayvanlarla iç içe yaşamakta, onların başta eti ve sütü olmak üzere birçok ürününden yararlanmaktadır. Bunların doğal bir sonucu olarak da hayvanlarda görülen ve zoonoz olarak adlandırılan bazı hastalıklar insanlara bulaşabilmektedir Özellikle Kurban Bayramlarında çok sayıda hayvanın kesilmesi, kesim öncesi ve kesim sonrası gereken kontrol ve hijyen kurallarına dikkat edilmemesi, kesilen hayvanlara ait etlerin tüketiminde (saklama, hazırlama, pişirme vb.) gerekli hassasiyetin gösterilmemesi birçok zoonoz hastalığı yayılmasına ve çok sayıda insanımızın da bu hastalıklara yakalanmasına neden olabilmektedir.

Bütün enfeksiyonlarda ve enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi, zoonoz hastalıklardan korunmanın yolu, korunma önlemlerini bilmek ve uygulamaktır. İşte bu ve benzeri konularda kurban kesmek isteyen vatandaşların kurbanlarını sağlık şartlarına uygun olarak bizzat kesmelerine veya kestirmelerine yardımcı olmak amaçlanmıştır.

Çevre temizliği
Kurbanların satış ve kesim işlemleri yapılırken çevre temizliğine önem verilmesi, bu yerlerdeki atıkların kaldırılması ve herhangi bir kirliliğe sebep olmasını engelleyecek şekilde önlemlerin alınmasının sağlanması Kurban ibadeti ve kurban hizmetlerinin yürütülmesinde dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Kurbanı vekâlet yoluyla kestirmek isteyenler

�Kurban ibadetini yerine getirmek isteyen vatandaşlar için Diyanet İşleri Başkanlığınca her yıl vekâlet yoluyla kurban kesim organizasyonu düzenlenir. Başkanlık bu hizmet için Türkiye Diyanet Vakfı ile işbirliği yapar. Gerçek ve tüzel kişiler de bu Kararda yer alan usul ve esaslara göre bizzat veya vekâlet yolu ile kurban kesebilirler, organizasyon yapabilirler. � Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Diyanet Vakfı ile işbirliği yaparak her yıl Vekâlet Yoluyla Kurban Kesim Organizasyonu yapmaktadır.

VEKÂLET YOLUYLA KURBAN KESİM ORGANİZASYONU
 Bakanlar Kurulu�nun Kurban Hizmetlerinin Diyanet İşleri Başkanlığınca Yürütülmesine Dair Karar�ının 4�üncü ve  Kurban Hizmetlerinin Diyanet İşleri Başkanlığınca Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 7/b maddeleri uyarınca vekalet yoluyla kurban kesim organizasyonu Başkanlığımız ve Türkiye Diyanet Vakfı işbirliği ile yapılmaktadır.  

VEKÂLET YOLUYLA KURBAN KESMEK İSTEYEN NE YAPMALI?
Vekâlet yoluyla kurban kestirmek isteyenler kurban bedelini ilgili bankalarda açtırılan hesaba yatırmaları yeterlidir.  Arzu edenler www.diyanetvakfi.org.tr web sitesinden visa ile ödeme yapılabilir.  Vakıfbank ve Halkbank şubelerinin bulunmadığı yerlerde ise en yakın İl veya İlçe Müftülüklerimize müracaat edilerek kurban ücreti yatırılabilir.

7 Kasım 2010 Pazar

YARIN GECE ZİLHİCCE'nin İLK GECESİ...



Evet, içinde hac ibadetinin eda edildiği, milyonlarca insanın Arafat'a koşup Rabb-i Rahîm'den af fermanını aldığı, şeytanların taşlandığı, kurbanların kesildiği, dört gününün değil neredeyse her gününün bayram olduğu Zilhicce ayı yarın başlıyor. Peki, bu ayın ehemmiyeti nereden geliyor? Fecr Sûre-i Celîlesinin hemen başında "Fecr'e ve on geceye yemin olsun ki" mealindeki ayetler âlimlerin ekseriyetine göre Zilhicce ayının ilk on gecesine işaret ediyor. Bu on gecenin, Muharrem ayının ilk on gecesi ya da Ramazan'ın son on gecesi olduğunu söyleyenler varsa da çoğunluk burada kastedilenin Kurban bayramından önceki on gece olduğu görüşünde. Dolayısıyla yarın gece, o on gecenin ilki. On gece ve dokuz gündüz, Ramazan'ın son on gecesi kadar değerli. Onuncu gün de Kurban Bayramı.
Kulların en güzeli Nebiler Serveri Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu günlerin kıymetini bize şu nûrefşan beyanıyla hatırlatıyor: "Allah'a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce'nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesine denktir."
Ümmetine çok düşkün olan, onların affa mazhar olmaları için çırpınan Rahmet ve şefkat Peygamberi'nden bir başka müjde de şöyle: "Allah indinde Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi (sübhanallah), tahmidi (elhamdülillah), tehlili (Lâ ilahe illallah) ve tekbiri (Allahuekber) çok söyleyin!"
Bu arada şu hususu hatırlatmakta fayda var: Hadislerde zikredilen Zilhicce'nin ilk on gününden maksat ilk dokuz günüdür. Çünkü Zilhicce'nin onuncu günü Kurban Bayramının birinci günüdür, bayramda oruç tutulmaz ancak o gün de ibadet günüdür. Burada tavsiye edilen oruç, Kurban Bayramı'ndan önceki ilk dokuz gündür. On geceye ise, Kurban Bayramı'nın gecesi dâhildir.
Bu on günü daha iyi değerlendirmek adına öncelikle her zaman ve zeminde en vazgeçilmez ibadet olan beş vakit namazı asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü hiçbir nafile ibadet farzların yerini tutamaz. Namazları vaktin evvelinde ve cemaatle kılmaya çalışmalı, namazda ihsan şuurunu yakalama gayretinde olmalıyız.
Mümkünse bugünlerde oruç tutup zamanımızı Kur'an, istiğfar, salâvat, zikir ve Ümmet-i Muhammed'e dua ile geçirmeliyiz. Hiç değilse bugünlerde kuşluk, evvabin, teheccüt gibi manevi hayatımıza can katan namazları aksatmadan kılmalı, geceleri değerlendirerek Rabbimize kurbiyet kazanmaya çalışmalıyız.
Şimdilerde milyonlarca insan haccetmek için mukaddes topraklara gitti. Kimi her şavtta özüne bir adım daha yaklaşmak arzusuyla Kâbe'yi tavaf ediyor, kimi Ümmet-i Muhammed için ızdırar diliyle yalvarıp gözyaşlarını ceyhun ediyor. Önce Medine'ye gidenler Ravza'nın sahibinin manevi atmosferinde yıkanıyor, evladına su arayan Hz. Hacer gibi Safâ Merve arasında sa'y edenler de durma bilmeksizin Rabb'in rızasını arıyor. Makam-ı İbrahim'de hıçkırıklara boğulup namaz kılanlar da var, Mültezem'e sımsıkı sarılıp Müslümanların ızdırabıyla inleyenler de. İşte hayalen onlara karışıp dualarımızı onların duasına katmalı, kendimizi oradaymış gibi kabul edip her anımızı bereketlendirmenin gayreti içinde olmalıyız.