Hiçbir İslam Ordusu komutanı yoktur ki Ramazan ayını cihat etmeden geçirsin. Sa’d b. Ebî Vakkas mı diyelim? Mehmed Paşa mı? Târık b. Ziyâd mı?
Onlar Ramazanlarını İslam Devleti sancağı altında, diğer beldelere İslam’ı götürmek için canlarını ortaya koyarak geçirdiler. Bugün bizler ise Ramazanlarımızı kovduğumuzu sandığımız sömürgeci Batı tarafından işgal edilen fikirlerimizle tıpkı onlar gibi yaşıyor daha doğrusu yaşayamıyoruz. Zulüm gören mazlumlara sadece dua ve yardım paketleri göndermekle yetiniyor, kâfirlere ve zalimlere karşı kınama mesajları göndererek cihat yaptığımızı düşünüyoruz. Hâlbuki sömürgecilerin topraklarımızdan sökülüp atılması, Batılı yöneticilere hadlerinin bildirilmesi ancak İslâm Hilâfet Devleti ile mümkündür. İyi bilinmelidir ki Kur’ân-ı Kerîm’in hayata tatbik edilmesi, tüm insanlığa rahmet olarak ulaştırılması Râşid bir Halîfe ile mümkündür. Râşid Halifeler zamanında İslam davetinin insanlığa taşınmasının ardından Allah’ın bir lütfu olarak insanlar nasıl fevc fevc hidâyet ve rahmet kaynağıyla tanıştılarsa, biiznillah kurulacak olan II. Râşidî Hilâfet Devleti de, dâvet ve cihad yoluyla, Kur’ân’ı hayata hâkim kılmasıyla, insanların yeniden fevc fevc İslâm’a girmesine, sırat-ı müstakim’e iletilmesine, dünya ve ahiret saadetine ulaşmasına vesile olacaktır.
“İmam kalkandır. Onun ardında savaşılır ve onunla korunulur.” [Müslim, İmare, 1851]
Müslümanlar olarak bize düşen ise İslam Ümmetine izzetini tekrar iade edecek, Allah’ın indirdikleri ile yönetecek, aleme İslam Risaletini taşıyacak olan Raşidi Hilafet’in ikamesi için çalışanlarla çalışmak, onların davetine icabet etmektir. Özellikle rahmet ve bereket ayı olan Ramazan’da bu çalışmaya azami gayret göstermeliyiz ki Ramazanlarımız hakiki Ramazan, hayatımız Rabbimizin razı olacağı İslami bir hayat olsun.
“… O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder