23 Nisan 2020 Perşembe

Allah Dostları ve Ramazan


Şah-ı Nakşibend (k.s)Bir işe başlarken şöyle dua edermiş;“Ya Rabbi! Belki bu iş ile meşgul iken seni unuturum, kendimi sana havale ederek bu işe başlıyorum.”

Mahmud Es’ad Coşan (k.s) Hazretleri
Receb geldi geçti, Şa’ban geldi, ortasına geldik, Ramazan geldi. Yani gelip de geçsin mi, biz adam olmayacak mıyız? Bunca seneler geldi geçti, ne zaman adam olacağız? Kervanlar göçtü, biz ne zaman menzil-i maksudumuza varacağız? Allah bize insaf versin.

Seyyid Muhammed Râşid (k.s) Hazretleri ve Ramazan 

 Ramazanın ilk on beş günü teheccüd namazını âile fertleriyle, son on beş günü de câmide cemaatle birlikte kılardı. Diğer zamanlar günde bir cüz Kur’ân-ı Kerîm okurken, Ramazan ayında iki günde bir hatim indirirdi. Ramazan ayında amelini artırır, gece ve gündüz olmak üzere günde iki defâ tesbih namazı kılardı. Kuşluk namazını diğer zamanlarda dört, Ramazan ayında sekiz rekât kılardı. Ramazan’ın son on gününde geceleri neredeyse uyumazdı. Kadir Gecesi’ne vâsıl olmaya çalışırdı. Vitir namazını, gece teheccüd namazıyla birlikte kılardı. Ramazan orucu dışında şevval ayı orucunu, arife günü orucunu ve muharrem orucunu hiç terk etmezdi.

Abdülhakim Arvâsi Hazretleri (k.s) ve Ramazan


  Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri 11 ayın sultanına tâ Receb-i Şerif'ten hazırlanırlarmış. Her ne kadar hilali gözleseler de mübarek ayın girdiğini kokusundan anlarlardı. Ramazan ayını büyük bir fırsat bilir, direkler arasında vakit geçirenlere çok şaşarlardı. Hatta ona göre insanlar bir ay boyunca kalabalık yerlerden kaçmalı, fikrini zikrini bozmamalı, evlerinde oturup hûşu içinde dua ve zikir yapmalıydı. Dergahta top atılır atılmaz lokmalara saldırılmaz, önce cemaatle namaz kılınırmış.



 Bütün Allah dostları gibi Efendi hazretleri de Server-i Kainata uymaya çok özen gösterir "Ben kulum kullar gibi yerde yerim" hadis-i şerifini nakleder ve misafirlerini yer sofrasına buyur edermiş. İcab ettiğinde masada yedikleri de olurmuş. Çatal, kaşık kullanırlar, başlarını örterlerdi. O zamanlar hurma zor ele geçerdi ama bulunursa iftarı mutlaka hurma ile açarlar, olmazsa zeytin veya suyu seçerlerdi.


 Sofraları mütevazıydı, bazen yoğurdun üzerine iki kaşık şeker serper, tatlıya buyurun derler, tabakların mutlaka sünnetlenmesini ister, yoğurdu bitmiş kaseyi suyla çalkalayıp temizler, "oh ayranımız da" oldu derlermiş. Kaşgari Mescidi'nde de teravih kılınır ama tâdil-i erkâna çok dikkat ederlerdi. Rüku ve secdede rahat rahat üçer defa tesbih okuyacak kadar durur kavmede ve celsede (iki secde arasında ve rükudan sonra) vücudun sükuna ermesine özen gösterir, hatta bir salavat okuyacak kadar beklerlerdi. Efendi hazretleri namazı çok ciddiye alır "İllâ namaz illâ namaz" derlerdi.

Alvarlı Efe Hazretleri (k.s) ve Ramazan

 Bütün Allah dostlarında görülen üstün özelliklerin bütünü Alvarlı Efe Hazretlerinde de vardır. Efe Hazretleri, 90 yıllık ömrü boyunca zahidâne bir hayat sürmüş, dünya malına gönül vermemiş, fakir ve yoksulların elinden tutmuştur. Tevazu, vakarı, cömertliği ve misafirperverliğiyle herkesin takdir ve beğenisini kazanmıştır. Kendisini yakînen tanıyanların anlattıklarına göre Alvarlı Efe Hazretleri; düşkünlere, hastalara bir baba gibi şefkat gösterir, dertlerine çare ararmış.

Erzurum'un en önemli özelliklerinden birisi de Rahmet ve Merhamet ayı olarak görülen Ramazan ayına gösterilen saygıdır. Bu yönüyle Erzurum'da Ramazan daha bir farklıdır. Bu ayda bütün Erzurumlular oruç tutar, yeni oruç tutmaya alıştırdıkları çocuklarına da bu günün özel olduğunu hissettirmek için özel merasimler düzenlerler.

Duygu ve düşüncelerini daha çok yazdığı kaside ve mısralarla dile getiren Avlarlı Efe Hazretleri Erzurum'un bu özelliğini şöyle dile getiriyor:

Ramazan'da bir âl–i şân ederler,

O şehr–i siyam–ı zî–şân ederler,
Fakirler gönlünü gülşen ederler,
Mevlâ'ya emanet olsun Erzurum.

Civanlar pîrlere hürmet ederler,

Duasın almaya gayret ederler,
Ramazan'a güzel hürmet ederler.
Mevlâ'ya emanet olsun Erzurum.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri (k.s) ve Ramazan

Mübarek gün ve gecelere son derece ehemmiyet veren Bediüzzaman hazretleri özellikle Ramazan ve Kadir Gecesi gibi mübarek zaman dilimlerini değerlendirmek için uyumaz, bu gecelerde evradü ezkarla meşgul olurdu. Özellikle Kadir Gecesinde "Herbir hasenenin Leyle-i Kadir'de otuzbin" sevabı olduğunu ifade eden Bediüzzaman Hazretleri "Bu geceler, elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir. Onun için elden geldiği kadar Kur'an'la ve istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır." diyerek bu gecelerin mutlaka bu şekilde değerlendirilmesini işaret buyururlar. (Şualar 14. şua S. 426) Üstadın 1953'te Fatih Çarşamba'daki evinde üç ay kadar misafir olarak kalan talebelerinden Mehmet Fırıncı ağabey bir Ramazan ayında Üstad Hazretleri'nin özellikle geceleri hiç uyumadığını, O'nun bu mübarek aya has bir usulunün olduğunu belirterek söz konusu usulünü şöyle izah ediyor. "Üstad Hazretleri bize derdi ki: 'Ramazan'da insan oruçla ibadet halinde olduğundan, uykuda da olsa farz bir ibadeti ifa etmiş oluyor.' Her dakikası bire bin verebilen bir ayda ibadetsiz bir zaman boşluğu bırakmak istemiyordu. Onun için iftardan sonra zaten akşamla yatsı arası kendisinin her zaman normal olarak evrad vaktidir. Tâ sahura kadar, İmsak vakti girer girmez hemen sabah namazını kılar, tesbihatı kendisine mahsus ifadan sonra istirahata çekilirdi. Tâ kuşluğa kadar. Ondan sonra kalkar, gene Nur dersleri ve evrad-ezkâr ile meşgul olurdu. Üstad Hazretleri geceleri çok parlak ışıkta evrad ve ezkâra devam ederdi. Loşluktan hoşlanmadığını görürdüm."

Ramazanoğlu M. Sâmi Efendi (k.s) ve Ramazan

 Ramazanoğlu M. Sâmi Efendi, Ramazan ayında her zamankinden daha fazla ibadet yoğun bir iklim yaşardı. Ramazan'da bol bol Kur'an okur ve defalarca hatmederdi. Her zaman cömertti ama Ramazan'da ayrı bir sehâvet heyecânı duyardı. Kapıya gelen sailleri (isteyenleri) asla boş çevirtmezdi. İftar için evine misâfir çağırır, onlara hizmet etmekten haz alırdı. Dostlarının davetlerine de icâbet eder, onlarla birlikte iftar sofrasında bulunurdu. İftar öncesi ezana kadar sohbet ederdi.

 M. Sâmi Efendi Ramazan geceleri teravih namazlarının hatimle kılındığı dostlarının evine gider ve ilerlemiş yaşına rağmen ayakta cemâate katılırdı. Namazda huzur ve huşûun bozulmamasına ayrı bir titizlik gösterirdi. Hatta secdeye inildiği sırada dizlerin hızlıca yere çarpılmasından çıkan sesin huzûru ihlâl ettiğini bu yüzden ihvânın daha dikkatli olmalarının faydalı olacağı uyarısında bulunmuştu.

 Teravih namazından sonra uzun kış gecelerine rastlayan teravih sonrası sohbet yapardı. Sohbetlerini M. Asım Köksal'ın İslâm Tarihi kitabı ile İmam Şarânî'nin Tenbîhu'l-Muğterrin kitaplarından yapardı. 

Abdurrahman-ı Tâhî Hazretleri (k.s) bir dostuna yazdığı mektupta şöyle der:
 “Bu ayı bir ganimet bilmelisin. Bu mübarek ayın her gecesinde binlerce insan cehennemden azat edilir. Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapatılır. Azgın şeytanlar dizginlenir. İftarda acele etmek, sahuru ise geciktirmek sünnettir. Özellikle bu iki vakitte Allah’a olan âcizliğimizi ortaya koymalıyız. Böyle yapana çok sevap verilir. Teravih namazlarını kılmak, Kur ‘ân-ı Kerîm’i hatmetmek Peygamberimizin hiç terketmediği müekked sünnetlerdendir. Dedikodu (gıybet) yapmaktan, boş sözler söylemekten, yalan konuşmaktan sakınmalısın. Mürşidinden uzakta Ramazan ayını geçirdiğin için mahzun kalpli olmalısın. Bu ayda onunla beraber geçirdiğin günleri çokça hatırlamalısın. Virdlere ve özellikle bu ayda öğle namazından hemen sonra yapılan rabıtaya sımsıkı yapışmalısın.”─ Seydâ-i Tâhînin Mektupları f s. 169. (51. Mektup) 



 Ramazanın birinci günü bir Seyyidemiz, etrafındaki genç kızları toplayıp soruyor:

“Ramazanda, günde kaç cüz okuyorsunuz?”
Kızlar'ın cevabı: “15 sayfa okuyoruz , 1-1,5 cüz okuyoruz.”
Seyyidemiz diyor ki: 
“Siz ne yapıyorsunuz böyle? Siz bütün gün ne yapıyorsunuz Kur'an okumuyorsunuz da? Bir sürü boş vakit kalıyor. Ben günlük en az 6 cüz okuyordum da utanıyordum az diye söylemeye.”

Muallâ bin Fadl şöyle naklediyor:
“Selef-i sâlihîn, Cenâb-ı Hakk’a, altı ay kendilerini Ramazân’a ulaştırması için duâ ederlerdi. Geri kalan altı ayda da idrâk ettikleri Ramazân’ı kabul buyurması için duâ ederlerdi.” (Kıvâmu’s-sünne, et-Terğîb ve’t-Terhîb, II, 354)


Ramazanı hakkıyla idrak edebilmek niyetiyle. Tam evde olacağımız, bilhassa Abdülhakim Arvasi (k.s)'nin tavsiye ettiği gibi "bir ay boyunca kalabalık yerlerden kaçmalı, fikrini zikrini bozmamalı, evlerinde oturup hûşu içinde dua ve zikir yapmalı" günlerdeyiz, nimetten bilmeliyiz, Allahın Latîf ism-i şerîfinin tecellesi. Hamdolsun.
Dostlarımızla, akrabalarımızla olduğumuz, mukabeleyi kalabalıklarla okuduğumuz (
ki evde de aile fertleri ile yapılabilir), camileri ihyâ etmeye gayret ettiğimiz ramazanları da yaşadık hamdolsun, bir de böyle evimizde bir ramazan geçirerek güçlendirelim ruhumuzu, o ramazan da bu ramazan olsun biiznillah. Rabbim heyecanımızı diri, gayretimizi daim eylesin, istikamet ehli olmak nasip etsin.
Dualaşalım.