21 Temmuz 2010 Çarşamba

Bu da Benim Düğünüm Olsun












Gelirim ey dost; ayaklarım kanasa da dikenlerden, dar kafeslerden kurtulup, kırıp zincirlerimi yine Sana gelirim. Gelmesem Sana, Sensizlikten yok olurum. Yolunda ölmek için, Seni ararken, Sende tükenmek için gelirim. Yalınayak, başı açık dosta kavuşmanın hayaliyle çıktım yola. 'Gül'e doğru savurdu rüzgâr beni. Dağın bağrındaki ateşten, kâinatı ısıtan güneşten sordum gül diyarını. "Güllerin Efendisi'nden destur almak için ne lâzım." dedim. O'nun adını duyunca; dile geldi dağlar ve taşlar, tebessüm etti güneş. Hepsi bir ağızdan, "Teri gül kokan Gül Sultanı'ndan kabul görmek için seher kapılarının önünde kul olasın, bel kırıp boyun burasın. Hakk'a yönelip el pençe divan durasın." dediler. Sonra, "İnsan olana saygı duyasın, kırık gönüllerde tahtlar kurasın, yaralı gönüllere muhabbetinle merhem olasın." diye nasihatte bulundular. "Hakk'ın sadık dostuna, hidayetin güneşine, inayetin gözbebeğine, rahmetin timsaline, rububiyet saltanatının dellâlına, kâinatın muallimine, Habib-i Zîşan'a ve O'nun âline ve ashabına milyon kere salât ve selâm olsun." dediler.

Âh Efendim, Can Efendim, Gül Efendim!

Dosta giden çile dolu yollarda, getirdiğin huzura, nurunun aydınlığına muhtacım. Bilirim kılâvuzu Sensin dosta çıkan yolların, haritası Sana emanet edilmiştir gül coğrafyasının. Günahkâr bedenimi yüklenip azıksız bir heybeyle, nuruna kavuşmak ve şefaatine ulaşmak için yöneldim kapına. Güneşin ağlayarak doğduğu bir vakitte, sızlanışım vardır ney misali. Serin seherlerde uykularımı kaçıran hasretin vardır. Seni ararken rüzgâra döktüm derdimi. Sessiz bir 'âh'la kanatlandı kuşlar. Ağır ağır aktı mavi bir menzile doğru bulutlar. Kanayan gül yapraklarından, yaralı bülbüllerden geldi selâmı baharın.

'Andım yine Seni her şey yâdımdan silindi
Hayalin gönlümün tepelerinde gezindi
Bu bir serap olsa da hafakanlarım dindi
Andım yine Seni her şey yâdımdan silindi.'

Hayalini kurdum binlerce yıl uzaktan. Bir tebessümüne hasret kaldı günahkâr bakışlarım. Sen bir serap gibisin içimin çöllerinde; yaklaştıkça uzaklaşan, uzaklaştıkça yaklaşan ve yakan... Hayalin bile serinliktir kavrulan ruhum için, hayalin bile tat verir acıyan yüreğime. Adın geldiği ve ismin can olduğu zaman cümlelerimin özüne, yok olur bütün düşmanlıklar ve savaşlar. İhtiyar dünya bin defa şahittir buna. Hz. Ömer'in öfkesi, potanda eridi Efendim. Hz. Vahşi, günahları için gözyaşı dökmeyi Senden aldığı nâmeyle öğrendi. Gel Efendim, bir gece yarısı cesedime can olmak için gel, damarlarıma aşkınla dolmak için gel! Ah Efendim, andım yine Seni her şey yâdımdan silindi.

'Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam
Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam
Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam
Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam.'

Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam. Aşkının odunda pervaneler gibi can verip yansam. Ebediyete ayarlı kalbimi, "Ya Bâkî Ente'l-Bâkî " sırrıyla Hakk'a hediye sunsam. Kalbini nasıl yarıp arındırdıysa melekler, ben de Seni rehber edinip kirlerimden arınsam. Rabbim'e giden yolda dünyadan firar etsem, merhametinin gölgesine sığınsam. Ürkek ceylan misali yanına sokulsam. Bir yolunu bulsam, muhabbet menbaı olan gönlüne aksam. Ve yanlış efendilere köle olmaktan ebediyen kurtulsam. Keşke hep aşkınla oturup, aşkınla kalksam..

'Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek
Hicranla yanan gönlüm durmadan inleyecek
İnleyip en taze hislerle hep bekleyecek
Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek?'

Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek? Beni de çağırır mı çağları delen sesin? Bir dua sonrası ay yüzünle yüzüme bakıp, "Günahkâr olsan da gel!" der misin? İçimdeki sancının adı nedir, Efendim? Nedir beni bu zamansız mekânsız hasrete çeken, bu yüreğimdeki ağırlık, bu mücrim halimle ötelere duyduğum iştiyak da ne?
Sadık dostun Ebu Bekir, öfkeye galip gelen Ömer, edep tacını giyen Osman, sırrını emanet ettiğin ilim kapısı Ali (r.anhum) hürmetine, beni de kucakla şefaatinle. Nerededir gönlüne akan yol? Sana vuslatın şartı can mıdır söyle? Kurban olsun canım Hakk'ın yoluna, vuslatına ferman gönder Efendim.

'Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken ardından
Ne olur sana ulaşmam için kanadından
Bir tüy ver, pervaz edeyim hep ardından
Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken ardından.'

Bedenim kafes Efendim, kalbim tutsak bir güvercin gibi titriyor kafesinde. Uzaklığın çekilesi dert değil. İsmini ansam gecenin ıssız saatlerinde, bir cuma sabahı uykuyu beyninden vurarak duaya dursam, gül kokan bir muştuyla gelir mi melekler? Korkuyorum bu gurbette Sensiz kalmaktan. Yüreğim Sensiz karanlık, yüreğim Sensiz gece... Sana doğru kayıyor gönlümün göklerinde yıldızlar. Bir gece kirpiklerim kapansa; Sen, gül kokunu yüklenerek bir bahar edasıyla gelsen güneş gibi ısıtsan buzdan duygularımı. Rüyalarım şeref bulsa güneşi kıskandıran cemalinle. Kur'an ilmini elinden içsem ab-ı hayat misali. Taif dönüşü ettiğin dua hürmetine kabul görsem tarafından, Efendim...

'Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül
Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül!
Vaktidir, ağlayan gözlerimin içine gül
Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül.'

Ey susuz kalanlar için parmaklarından pınarlar akan Sevgili! Yaradan, 'Habibim' demiş Sana, "Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım." diye ilân etmiş âleme. Ağaçlar köklerini sökmüşler toprağın bağrından yanına gelmek için. Hurma kütüğü inlemiş rıhletinin ardından. Ey taşlarla bile konuşan Sevgili! Bir gün gelsen bana, ağlayan gözlerimin tâ içine sürmeli gözlerinle nazar kılsan, nurun aksa gözlerimden gönlüme. Ve öylece yanarak menziline varsam.

'Mecnun gibi arkanda koşan kulun olayım
Bir kor saç içime ocaklar gibi yanayım
Sensiz geçen bu acı rüyâdan kurtulayım
Mecnun gibi arkanda koşan kulun olayım.'
Eğer dünya bir nefeslik dar mekânsa ve bu mekâna gelmek imtihansa kul için, Mecnun eyle beni de gerçek Leyla'ya. Hubeyb gibi, Mus'ab gibi, Enes bin Nadr gibi, Ashab-ı Bedr ve Şüheda-yı Uhud gibi... Candan canandan, evlâd u ıyalden geçerek Sana geleyim. Şehadet olsun sensizliğin bedeli. Bir kor saç ki içime, ocaklar gibi yanayım. Bu can yoluna kurban olsun ve anam-babam sana feda olsun yâ Rasulallah.
'Aklım Senden uzakta kaldığı günleri saymakta
Ruhuma sisli-dumanlı bir kasvet yaymakta
Göster çehreni ki güneş guruba kaymakta
Aklım Senden uzakta kaldığı günleri saymakta.'
Kalbimin çekirdeğinde inceden bir sızı; bu sızı Senden Efendim. Sensizlikle imtihan etmesin beni Yaradan. Sana ulaşmak zor olsa da Sana ulaşma arzusunu, Senden uzak kalma korkusunu içimden almasın. Bu diyarlarda vakit dolmadan, ölüm meleği emanetini almadan, güneş guruba kaymadan vaslına ermekle müjdelesin. Beni bensiz bıraksın; ama Sensiz bırakmasın.

'Son demde hiç olmazsa gurûbum tulû olsun
Gönlüm ufkunun en taze renkleriyle dolsun
Her yanda tamburlar çalsın neyler duyulsun
Son demde hiç olmazsa gurûbum tulû olsun.'

Ah Efendim, Can Efendim, Gül Efendim!
"Kefenimi saçlarımdan giymeye başladığım şu demde", Sana döndüm yüzümü. "Zaifem, bîkesem âcizem, alîlem, medet cûyem zidergah et ilâhî." Dualarım, hep Senden yana. Fidanları bile yeşertir gözyaşlarım. Kapanırken bu âlemde gözlerimde perdeler, Sen tut ellerimi. Öyle bir alayla gel ki beni almaya, sümbüller, nergisler, lâleler eşlik etsin endamına. Her tarafta tamburlar çalsın, neyler duyulsun, rüzgâr gül kokunu kâinata savursun. Ağaçlar, yapraklar bu neşveyle düğün meclisi kursun. Bari son demimde ruhum huzurla dolsun. Neyin eksik olur Ya Rabbim, bu da benim düğünüm olsun...

PEYGAMBER EFENDİMİZİN SÜNNETLERİ


1. hayırlı işlerde sağı, adi işlerde solu kullanmak.

2. yemekten önce ve sonra elleri yıkamak.

3. yemeğe besmele ile başlamak, allah’ın sonsuz ikram ve nimetlerini tefekkür ederek yemek, sonunda da hamd etmek.

4. yemekte tabağın kendi önümüze gelen tarafından yemek.

5. yerde bir sofra bezinin üstünde yemek. ihtiyaç olduğu takdirde masada da yenilebilir.

6. yemeğe sofradakiler ile beraber başlamak.

7. acıkmadıkça yememek, tam doymadan yemeği bırakmak.

8. tabağa az yemek koydurtup artık bırakmamak.

9. sofrada sağ dizi dikip, sol dizi yere yatırmak.

10. saf ipek ve saf altın ümmet-i muhammed’in erkeklerine haram kılınmıştır.

11. selamı yaymak. selam, kelamdan önce gelir.

12. eve girince ilk söz ev halkına selam vermek olmalıdır.

13. selamla birlikte samimiyetle, tebessüm ederek musafahada bulunmak.

14. musafaha ile birlikte, hürmet, samimiyet ve şefkate vesile olan kucaklaşmalar yapılabilir. süfli hisleri uyandıracak sarılmalar caiz değildir.

15. musafahada önce eli uzatan çekmelidir. biz çekersek buluşmadan memnuniyetsizlik manası çıkabilir.

16. ilmiyle amil din adamları ile adil devlet başkanlarının eli öpülür, beşeri hisleri yok olmuş yaşlı hanımlara selam verilebilir, gerekirse eli de öpülebilir. yeter ki fitneye sebep olmasın.

17. hediyeleşmek ve gelen hediyeye aynıyla veya daha güzeliyle karşılık vermek.

18. az gülmek, gülünce kahkaha ile değil, tebessüm ederek gülmek. mütebessim olmak.

19. çoğu zaman susmak, tefekkür etmek, ihtiyaç olunca konuşmak.

20. tane tane, orta bir ses tonuyla konuşmak. çok mühim şeyleri üç defa tekrar etmek.

21. konuşmaya allah’ın adıyla başlamak ve allah’ın adıyla bitirmek.

22. nefsi ve dünyalık bir şey için öfkelenmemek. bir hak zayi olduğunda ve uhrevi meselelerde, allah ve din hakkı için öfkelenmek.

23. doğru sözle şaka ve mizah yapmak.

24. boş işler (malayani) ile iştigal etmemek.

25. uyku için yatınca önce sağ tarafına yatmak, sağ yanağını sağ avucunun içine koymak ve o günün muhasebesini yapmak.

26. yüzükoyun yatmamak.

27. yatağa girdiğinde avuçları açık olarak birleştirerek ihlas, felak ve nas surelerini okuyup avucunun içine üfleyip sonra bütün vücudunu sıvazlamak, bunu üç defa tekrarlamak.

28. beyaz giymek.

29. mest giymek.

30. ayakkabı giyerken önce sağdan başlamak, çıkarırken de önce soldan çıkarmak.

31. takke ve sarıkla başı kapatıp namazı öyle kılmak.

32. soğan ve sarımsak kokusuyla mescid ve meclislere yaklaşmamak.

33. üzerinde kudsi kelimeler ve ayetler yazılı eşya ile tuvalet ve pis yerlere girmemek.

34. misafire elinde bulunandan ikramda bulunmak. misafir ve ziyaretçileri temiz bir kılık kıyafetle karşılamalı.

35. aksırınca sesi az yükseltip, “elhamdülillah” demek. böyle diyene de “yerhamükellah” demek. bize dediklerinde “yehdina ve yehdikümüllah” diye cevap vermek. bu üçe kadar böyle mukabele şeklinde devam edebilir. üç defadan fazla aksıran olursa, nezleden aksırmıştır ve mukabele gerekmez.

36. esnemeyi mümkün olduğu kadar gizlemek. ağzı elle kapayarak gidermeye gayret etmek. namazda iken esneme gelirse, ayakta ise sağ elin, diğer hallerde ise sol elin tersi ile ağzı kapatmak münasip olur.

37. davete icabet ve hediyeyi kabul etmek.

38. kapıyı üç defa vurmak, cevap verilmezse geri dönüp gitmek. “kim o?” diye sorulduğunda, “benim.” dememek, kendimizi açık bir şekilde tanıtmak, maksadımızı belirtmek. kapının tam karşısında durup içeriyi gözleme durumunda bulunmamak. biraz kenarda durarak, ailedeki mahremiyeti görmekten içtinap etmek.

39. ayakta bevletmemek. tuvalette idrar saçıntısından, korunmak. hadiste kabir azabının çoğunun idrar saçıntısından ileri geldiği bildirilmiştir. tuvalete ihtiyaç için oturduğu vakit ön ve arkanın kıbleye karşı dönük olmaması gerekir.40. banyo yapılan yere bevletmemek. çünkü vesvesenin çoğu bundandır.

41. insanların istifade ettiği gölgeliklere, yol ve yol kenarlarına, çeşme ve pınarlara bevletmemek, pisletmemek ve de tükürmemek. hadiste, bunu yapanların lanetlenmesinden korkulacağı bildirilmiştir.

42. kasık ve koltuk altı temizliğine titizlik göstermek. buralardan ayrılan parçalar temizken ayrılmasına da dikkat etmeli ve cünüp iken buraları tıraş etmemelidir. bu tür temizlik caiz olsa da sünnete uygun değildir.

43. büyük ve umumi banyolarda tesettürle yıkanmalı, peştamal kullanılmalı.

44. mümkünse her abdest alışta misvak (fırça) kullanmak.

diyanet işleri başkanlığının neşrettiği misvak hadisi tercümesinde şöyle bir hüküm mevcuttur: “misvaktan kasıt dişlerin temizlenmesi, ağız içindeki kötü kokunun giderilmesi ve mikropların yok edilmesidir. bunu temin eden erek ağacından başka fırçalar da varsa, o da misvak yerini tutar.”

45. emin ve muttaki insanlarla istişare etmek, neticedeki karara tevekkülle uymak.

46. cömertlik. “cömert allah’a yakın, cimri ise allah’a uzaktır. cömertlik kökü cennette olan bir ağacın dünyaya sarkmış dalıdır. kim o dala tutunursa o dal onu cennete çeker.”

47. çok tefekkür etmek. “tefekkür gafleti izale eder. ölümü tefekkür etmek fani lezzetleri acılaştırır. eşyanın üzerindeki fena damgasını gösterir.”

48. borçlanmalarda durumu yazıyla veya bir şahitle tevsik etmek. böyle bir tedbir asla itimatsızlık sayılmaz. anlaşmalarda değişik tevil ve tefsirlere yol açacak boşluklar bırakılmamalıdır. durumu net olarak tespit etmek lazımdır.

49. bir yakını vefat eden müslüman kardeşini teselli ederek taziyede bulunmak. “allah merhuma rahmet etsin.” şeklinde dua yapılır. taziye ziyareti vasati üç gün içinde yapılır. üç günden sonraki ziyaretlerde vefatı hatırlatıp hüznü deşmek uygun olmaz. evinden cenaze çıkan kimseler üzüntüden dolayı yemek hazırlayıp sofra kuramazlar. bunun için vefalı komşular bir müddet bu eve yemek getirirler. böylece hüzünlerine ortak olduklarını fiilen göstermiş olurlar. cenaze sahibi üç gün kendisine kolayca erişilebilecek bir ortam hazırlar ve böylece kardeşlerinin taziyede bulunabilmelerine imkan tanınmış olur

50. ölmüş kimseleri hayırla yad etmek.

51. mevtanın ardından yüksek sesle ve çırpınarak, saç baş yolarak ağlamamak. böyle yapmak kadere itiraz ve cenabı hakkın takdirini itham etmek olur. ayrıca bu mevtaya iyilik değil azaba vesile olur.

52. sekerat halindeki hastalara “la ilahe illallah, muhammedün rasulullah.” şeklinde telkinde bulunmak. hastanın dudaklarını temiz ve ıslak bir bezle sulandırıp kurumamasını sağlamak. ölüm vaki olup son nefes verilince, okumalar durdurulur ve cenazenin uzağında devam edilebilir. çenesinin açık kalmaması için mendil ve benzeri şeylerle başa bağlanır. gözleri açık ise kapatılır.

53. kabirleri ziyaret etmek. gafleti dağıtır ve uhrevi tefekküre vesile olur. kabristanın kapısına yaklaşınca, kabir halkına gizlice selam verilir. “ey kabir sakinleri, esselamu aleyküm. sizler bizden önce geldiniz, bizler de sizleri takip edeceğiz. size allah’tan af ve mağfiret dileriz.” şeklinde selam ifade edilebilir. sonra ziyaret edilecek merhumun ayakucu tarafından yaklaşılır. yüzüne müteveccihen veya kıbleye karşı durulur. kur’an ve dualar okunabilir. ziyaret esnasında mezarları çiğnemek mekruhtur. şayet geçip gitmek için başka müsait yol yoksa, merhuma sevap hediye edilerek, geçilebilir. mezar üzerindeki yeşillikler yolunmaz, bilakis çiçekler ekilir. kurumuş otlar ayıklanır.

54. hasta akraba, dost ve arkadaşları ziyaret etmek. onlara teselli ve ümit vermek. ziyareti uzun tutmamak. hastanın hoşa gitmeyecek hallerini başka yerde anlatmamak.

55. sıla-i rahimde bulunmak. “akrabayla alakayı kesen bir kimsenin bulunduğu meclise allah’ın rahmeti inmez.”

56. zemzem suyunu hürmeten ayakta ve kıbleye karşı dönerek içmek.

57. anne-babaya itaat etmek, onlara ihsanda bulunmak, kalplerini kırmamak ve hayır dualarını almak.