24 Ocak 2019 Perşembe





MÜSLÜMAN KİME DENİR?

 0
Müslüman kime denir? Müslümanı iki özelliğinden tanıyabilirsiniz.
Abdullah İbni Amr İbni Âs  radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem  şöyle buyurdu:
“Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Muhâcir ise, Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir.” 
[1] Buhârî, Îmân 4-5, Müslim, Îmân 64-65.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1- Hangi uzuvla ve hangi şekilde olursa olsun, Müslümana eziyet yasaklanmıştır.
2- İslâm’ın ve imanın kemâli, maddî ve manevî olarak başkalarına eziyeti terk etmekle elde edilir.
3- Müslümanın da bir takım noksanları olabilir. “Müslümanın noksanı olmaz” diyen mürcie fırkası, reddedilmiştir.
4- Din için hicret nasıl büyük bir fedâkârlık ve faziletse, Allah’ın haramlarından uzak durmak da bir hicret ve fazilet kabul edilir.
[1] Buhârî, Îmân 4-5, Müslim, Îmân 64-65.
Kaynak: Riyazüs Salihin, Hadis-i Şerif Tercümesi, Erkam Yayınları

İMAM ŞAFİİ KİMDİR?

 0
Şafiî mezhebinin kurucusu İmam Şafiî kimdir? İmam Şafiî ne zaman ve nerede doğdu? İmam Şafiî’nin hocaları kimdir? İmam Şafiî’nin görüşleri nelerdir? Şafiî mezhebi nasıl ortaya çıktı? İmam Şafiî ne zaman ve nerede vefat etti? İmam Şafiî’nin hayatı, eserleri ve görüşleri…
İmam Şafiî’nin asıl adı Muhammed b. İdrîs eş-Şâfiî’dir.
ŞAFİÎ MEZHEBİNİN KURUCUSU
İmam Şafiî; İslam hukuku bilgini, Şafiî mezhebinin kurucusudur.
İMAM ŞAFİÎ NE ZAMAN VE NEREDE DOĞDU?
Şâfiî mezhebinin kurucusu sayılan, Muhammed b. İdrîs eş-Şâfiî 150 (767) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu.
İMAM ŞAFİÎ’NİN HOCALARI KİMDİR?
İmam Mâlik‘ten Medine fıkhını, İmam Muhammed’den Irak fıkhını öğrendi. Böylece Hicaz fıkhı ile Irak fıkhını birleştirdi.
İMAM ŞAFİÎ’NİN EN VERİMLİ DÖNEMİ
İmam Şâfiî, Bağdat’ta muhtemelen iki yıl kadar kaldıktan sonra Mekke’ye döndü ve Mekke’de dokuz sene ders verdi. Bu devir Şâfiî’nin ilim hayatının en verimli devridir. Çünkü o, Mekke’ye ehl-i re’y fıkhı ile ehl-i hadîs fıkhını birleştirerek dönmüş, yaptığı seyahatlerde asrında yaşayan âlimlerin görüşlerine vâkıf olmuş, onları incelemiş, rivayet ettikleri hadislerin çoğunu toplamıştı. İmam Şâfiî hicrî 195 senesinde tekrar Bağdat’a geldi. Bu ikinci gelişinde, artık o Irak ve Hicaz fıkıh ekollerini derinlemesine incelemiş, fıkıhta kendi usulünü ortaya koymuş olarak talebe yetiştirmeye başladı.
İMAM ŞAFİÎ’NİN GÖRÜŞLERİ
Mısır’da kaldığı dört sene içinde tecrübeleri ve yeni muhitin şartları ışığında eski bilgilerini yeniden etüt etmeye başladı, bazı görüşlerinden vazgeçti, yenilerini ortaya koydu. Böylece onun rücû ettiği eski görüşleri ile yeni görüşlerinden oluşan “mezheb-i kadîm”i ve “mezheb-i cedîd”i teşekkül etmiş oldu.
ŞAFİİ MEZHEBİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?
İmam Şâfiî, vefat ettiği zaman arkasında zengin bir fıkıh hazinesi ve kalabalık bir talebe topluluğu bıraktı. Mekke, Bağdat ve Mısır’da yetiştirdiği seçkin talebeleri onun eserlerini okuttular, görüşlerini ve diğer fakihlerle olan ihtilâflarını naklettiler. İşte bu öğrencilerin gittikçe genişleyen ders halkaları neticesinde Şâfiî mezhebi ortaya çıkmış oldu.
ŞAFİİ MEZHEBİ NERELERDE YAYGINDIR?
Şâfiî mezhebi önce Mısır’da sonra Suriye, Irak, Horasan ve Mâverâünnehir’de yayıldı. Çoğu zaman fetvada ve öğretimde Hanefîler’le yan yana yer aldı. Bugün Şâfiî mezhebi ülkemizin güneydoğu ve doğu illeri ile yukarıda sayılan bölgelerde yaygın durumdadır.
İMAM ŞAFİÎ NE ZAMAN VE NEREDE VEFAT ETTİ?
İmam Şâfiî, Hicrî 198 yılında Mısır‘a gitti ve 204 (820) yılında orada vefat etti. Vefat ettiği zaman elli dört yaşında idi.
İMAM ŞAFİÎ’NİN TÜRBESİ NEREDE?
İmam Şâfiî’nin kabri Mısır’ın Kahire şehrinde bulunmaktadır.
İMAM ŞAFİÎ ESERLERİ
İmam Şâfiî’nin eserlerinden bazıları şunlardır:
  • El-Ümm: Fıkıh yani İslam hukukuna dair olup, İmam Şafii’nin içtihad ederek bildirdiği meseleleri ihtiva eden bir eserdir.
  • Kitab-üs-Sünen vel-Müsned: Hadis ilmine dairdir.
  • Er-Risale fil-Usul: Usul-i fıkha dairdir.
  • El-Kitab-ül Bağdadiyye.
  • El-Mebsut.
  • Ahkam-ül-Kur’an.
  • İhtilaf-ül-Hadis.
  • Müsned-üş-Şafii.
Kaynak: İslam İlmihali 1, TDV Yayınları




Peygamber Efendimizin (s.a.v) okuduğu salavatı şerifelerin Arapça okunuşları ve anlamları…
Peygamberimizin (s.a.v) okuduğu salavatlar…
  • Arapça:
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى آلِ مُحَمَّدٍ، كَمَا صَلَّيْتَ عَلٰى إِبْرَاهِيمَ، وَعَلٰى آلِ إِبْرَاهِيمَ، إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ، اَللّٰهُمَّ بَارِكْ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى آلِ مُحَمَّدٍ، كَمَا بَارَكْتَ عَلٰى إِبْرَاهِيمَ، وَعَلٰى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَرَسُولِكَ، كَمَا صَلَّيْتَ عَلٰى إِبْرَاهِيمَ، وَبَارِكْ عَلٰى مُحَمَّدٍ، وَآلِ مُحَمَّدٍ، كَمَا بَارَكْتَ عَلٰى إِبْرَاهِيمَ وَآلِ إِبْرَاهِيمَ
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ، وَأَزْوَاجِهِ، وَذُرِّيَّتِهِ، كَمَا صَلَّيْتَ عَلٰى إِبْرَاهِيمَ، وَبَارِكْ عَلٰى مُحَمَّدٍ، وَأَزْوَاجِهِ، وَذُرِّيَّتِهِ، كَمَا بَارَكْتَ عَلٰى آلِ إِبْرَاهِيمَ، فِي الْعَالَمِينَ، إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَرَسُولِكَ النَّبِيِّ وَعَلٰى آلِ مُحَمَّدٍ وَأَزْوَاجِهِ وَذُرِّيَّتِهِ كَمَا صَلَّيْتَ عَلٰى إِبْرَاهِيمَ وَعَلٰى آلِ إِبِرَاهِيمَ وَبَارِكْ عَلٰى مُحَمَّدٍ النِّبِيِّ الأُمِّيِّ وَعَلٰى آلِ مُحَمَّدٍ وَأَزْوَاجِهِ وَذُرِّيَّتِهِ كَمَا بَارَكْتَ عَلٰى إِبْرَاهِيمَ وَعَلٰى آلِ إِبْرَاهِيمَ فِي الْعَالَمِينَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ.
  • Türkçe Anlamı:
“Allah’ım! İbrâhim’e ve âline salât ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de salât eyle! Şüphesiz Sen her türlü hamde lâyık, son derece şeref ve izzet sahibisin, Allah’ım! İbrâhim’e ve âline bereket ihsân ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de bereketler ihsân eyle! Şüphesiz Sen her türlü hamde lâyık, son derece şeref ve izzet sahibisin.
Allah’ım! İbrâhim’e salât ettiğin gibi Kulun ve rasûlün Muhammed’e salât eyle! Allah’ım! İbrâhim’e ve âline bereket ihsân ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de bereketler ihsân eyle.
Allah’ım! İbrâhim’e, zevcelerine ve zürriyetine salât eylediğin gibi, Muhammed’e, zevcelerine ve zürriyetine de salât eyle! Allah’ım! Âlemlerde İbrâhim’in âline bereket ihsân ettiğin gibi Muhammed’e, zevcelerine ve zürriyetine de bereketler ihsân eyle! Şüphesiz Sen her türlü hamde lâyık, son derece şeref ve izzet sahibisin. Allah’ım! İbrâhim’e ve âline salât ettiğin gibi, kulun ve rasûlün Muhammed’e, âline, zevcelerine ve zürriyetine salât eyle. İbrâhim’i ve İbrâhim âilesini bütün âlemlerde mübârek kıldığın gibi, ümmî peygamber Muhammed’i, âlini, zevcelerini, zürriyetini de, mübârek kıl. Şüphesiz Sen her türlü hamde lâyık, son derece şeref ve izzet sahibisin.”
Kaynak: Yrd. Doç Dr. Veysel Akkaya, Kalplere Şifa Salavat ve Dualar, Erkam Yayınları
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-Efendimiz’in bizzat kendisinin öğrettiği salavat-ı şerife:
Ebû Muhammed Ka’b bin Ucre -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
Birgün Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yanımıza gelmişti. Kendisine:
“–Yâ Rasûlallâh! Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik, ancak sana nasıl salavât getireceğiz?” diye sorduk. O da şöyle buyurdu:
,
Anlamı:
“–«Allâh’ım! (İbrâhîm’e ve) âline salât (rahmet) ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de salât et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allâh’ım! (İbrâhîm’e ve) âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsân et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin!» deyiniz.” (Buhârî, Deavât 32; Tirmizî, Vitir, 20; İbn-i Mâce, İkâme, 25)
Okunuşu: 
Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
Allâhümme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
 Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Kur’ân-ı Kerim Işığında Nebiler Silsilesi – 1