8 Eylül 2010 Çarşamba

RAMAZAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN





Bayram mutluluk, sevinç demektir.  İnsanları kaynaştırıp bir araya getiren en güzel vesilelerden biridir.  O günde yardımlaşma ve kaynaşma son sınırına varır. Öyle ki, bayramda şahlanan yardımlaşma ve hediyeleşme ruhu yalnızca hayatta olanlara bağlı kalmaz, dünyadan gidip kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanır. Onların bu dileğini yerine getirmek için müminler arife günü ve bayramda kabirleri ziyaret ederler; ruhlarına Kur’ânı Kerim, Fatihalar ve dualar okuyarak onları da sevindirirler.
Ramazan Bayramının müminler arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü Ramazan Bayramı, her gün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder. Bir ay gibi uzun bir süreyle, özellikle Ramazan ın yaz mevsimine denk geldiğinde sıcak günlerde nefislerine oruç tutturan müminler, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluktan kurtulmanın sevincini Ramazan Bayramında yaşama imkânına kavuşurlar.
Bayram; sabah kılınan namazla başlar. Topluca kılınan bayram namazları Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin güzel bir göstergesidir. Bayramlar Müslümanları birbirine yaklaştıran, dargınlıkları ortadan kaldıran, küskünleri barıştıran kardeşlik duygularını kuvvetlendiren önemli günlerdir. Bayramlar, Allah ın mümin kullarına birer ziyafet günleridir.
Bayram sabahı erkenden kalkmalı, yıkanıp 
temizlenmeli, en iyi ve temiz elbiseleri giyerek güzel kokular sürünmelidir. Ramazan bayramı bir ay tutulan oruçtan sonra insanların dinlenmesi ve birbirleriyle kaynaşmalarını sağlar.Ev halkı kadını erkeği, genci yaşlısı bayram sabahı erkenden uyandırılır. Erkekler bayram namazını kılmaya camiye giderler, kadınlar ev işleriyle uğraşır, kahvaltı sofrasını hazırlarlar. Camiden gelen erkeklerle ilk kahvaltı yapılır. Daha sonra evde misafir beklenir.  Çocuklara bir bayram klasiği olarak alınan yeni ayakkabı ve elbise bayramlık olarak giydirilirdi. Büyüklerin eli öpülür, bayram harçlığı verilirdi. Çocukların en sevdiği yönü işin maddi tarafıydı. Bir de işin manevi tarafı vardı ki; Normal zamanda görüşmediğin insanlara gider ve onları ziyaret ederek bayram saygısı gösterilir.
Bu muhteşem manaların yaşandığı bayram günlerinde küçük meselelerden çıkan kırgınlıkların, dargınlıkların ne önemi olabilir? Onun için bayramda her müminin kardeşleriyle kardeşlik sözleşmesini yenilemesi, kuvvetlendirmesi, fakirlerin yardımına koşması, çocuklarını sevindirmesi lazımdır ki, o manalar yaşanan hayata geçsin.

Bayramların en güzel şekli tanısın tanımasın müminlerin tokalaşarak, kucaklaşarak birbirleriyle bayramlaşması, bayramlarını kutlaması ve tebrikleşmesidir.
Bayram bir sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve saygı, hislerinin müminler arasında alabildiğine canlandığı güzel günlerden biridir. Bayram bayramdır diyenler olacaktır. Her bayram sabahı başkadır, güzeldir. Hele yıllar geçtikçe daha güzel olur. Bayram sanki hayatın ikramiyesidir. Bayramlarda  neredeyse tüm akrabalar ziyaret edilir.  Şimdi ise Artık birinci kuşak akrabalar ziyaret ediliyor, keyif yapılıyor.  Günümüzde bayramlar buluşma ve kavuşmaktan çok    tatil olarak nitelendiriliyor. Öyle anlam buluyor. İnsanlar bayramları tatil olarak bekliyor. Tatil yerlerine giderek zamanı değerlendiriyorlar. Bayramlardan bir gün öncesi yani “Arife günü çarşılarda alışveriş heyecanı  sarar, insanları bayram telaşı alırdı. Şimdi ise;  Herkes işinin gücünün peşinde. Ekonomimizin iyi bir durumda olmamasından dolayı bayramlarda harcamalar kısılıyor. Birçoğumuz keşke bayram gelmese diyoruz. Çünkü her bayram artık masraf anlamına geliyor. Eskisi gibi bayramlara has olan yöresel bayram yemekleri yapılmıyor. Çoğu zaman gelen misafirler bir şeker ve kolonya ile ağırlanıyor. Oysaki Sivas’ımızın özel bayram yemekleri, tatlıları nerede şimdi. Kaç evde itinayla bu yemekler hazırlanıyor, bu zahmetlere katlanılıyor. Gelen misafirlere ikram ediliyor. Eminim çok az diyeceksiniz. Çoğu örf adetlerimiz gibi bayramlarda yavaş yavaş kaybolmaya, sıradan bir günmüş gibi kutlanmaya başlandı. İnsan ömründe kaç bayram geçirebiliyor ki. Çocukluğumdaki bayramlarla şimdiki bayramları kıyaslıyorum da arada ne çok fark var. O zamanlar ne kadar çok misafirimiz gelirdi, daha sofranın birini kaldırmadan diğerini hazırlardık. Gelen misafirler yemek yemeden ve annemin kendi elleriyle açtığı baklavadan yemeden gitmezlerdi. Annem üç gün önceden tatlıları yapar bayrama bir gün kalası yaprak dolmasını hazırlardı. Yaprak sarması ve baklavayı komşular toplanır hep beraber gülerek sohbet ederek yaparlardı. Sabahlara kadar yaprak sarması yapıldığını, baklavalar açıldığını hatırlıyorum da hiç kimse halinden şikâyet etmeden zevkle yaparlardı. Şimdi ise herkes her şeyin kolayına kaçıyor. Hazır alıyor ya da birilerine yaptırıyor. Bayramlar aynı ama değişen teknolojiyle beraber insanlar oldu. Kısacası eski bayramların tadı yok artık. Büyüklerimiz “nerde eski bayramlar” diye başlamasın da kim başlasın. Artık bizler bile aynı şeyleri söyler olduk. Nerede eski komşuluklar, dostluklar, arkadaşlıklar.
Ve nerede eski bayramlar nerede?