18 Temmuz 2010 Pazar

Tertipli Oluşu Ve Estetiğe Verdiği Önem


Hz. Peygamber ( s.a.s.) düzenli yaşamaya özen gösteriri, Müslümanlara da her hususta düzenli olmalarini israrla tavsiye ederdi. Bir gün Peygamber Efendimiz ( s.a.s.)�n huzuruna saçı-sakalı birbirine karışmış bir adam geldi. Peygamberimiz ( s.a.s.) o kişiye saçını sakalını düzeltip gelmesini işaret etti, o da düzeltip geldi. Bunun üzerine Peygamberimiz ( s.a.s.) şöyle buyurdu: �biriniz, şeytan gibi saçi başi daginik olmasindan böylesi daha iyi degilmi?�Yine bir gün Sevgili Peygamberimiz ( s.a.s.) üzerinde kirli elbiseler bulunan birini göstererek: �Şu kişi acaba elbisesini yikayacak bir şey bulamiyor mu?�Resul-i Ekrem ( s.a.s.); beden, elbise, yiyecek, giyecek ev ve sokak temizliğine fevkalade önem verirdi. Bununla beraber kalb ve ruh temizliğinin ehemmiyetini de ısrarla belirtirdi. Bunun içindirki; � Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların zarar görmediği kişidir�buyurmuştur. Peygamberimiz ( s.a.s.)bu hadisiyle toplum içinde, Müslümanlara: �itibarlı ve güvenilir� olmaları gerektiğini işaret ediyordu. Bu sebeple Peygamberimiz ( s.a.s.): �Söz söylerken yalancılık edeni, söz verdiği zaman sözünde durmayanı, kendisine bir şey emanet edilince hıyanet edeni�ikiyüzlülükle nitelemiştir. Çünkü bu eksiklik ve yakiştirmalari yapan Müslümanlar, güvenilir insan olmaktan uzaklaşirlar. Peygamberimiz ( s.a.s.), kalp hakkinda da şöyle der: �Dikkatli ve uyanık olunuz! Bedenin içinde bir lokmacık et parçası vardır ki, iyi olursa tüm beden iyi olur, bozuk olursa bütün beden bozuk olur. İşte o et parçası kalptir.�Kalp, manevi açıdan bakıldığında bir semboldür, iyi değerlerle beslendiğinde sahibine yol gösterir, estetik duygusu da böyle bir kalbe sahip olmakla başlar. Kalp fesada uğramış ise o kişi iyilik duygularının ve estetik anlayışının gelişip serpilmesini beklemek hayal olur. Yani Müslüman, ahlaki şuurunu gelişmesini sağlayacak ve davranışlarını en güzel, en ölçülü şekilde ayarlamaya özen gösterecek, bunun için de her an Cenab-ı Hak tarafından görülüp gözetildiğinin, ilahi bir denetim altında bulunduğunun farkında olacak. Bu ince noktayı akıldan ırak tutmayan kişi; yanlış işten, eksik ve hatalı davranıştan kaçınacak, dolayısıyla güzelliği, doğruluğu, iyiliği, estetiği yakalayabilecektir. Cenab-ı Hak bize �Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyi hal ver ahirettede...� diye dua yapmamamızı emreder.bundan anlıyoruz ki, Müslüman, hem ahireti hemde dünyayı düşecektir. Ama onun dünyası düzensiz, karışık, dağınık bir dünya olamaz. İşte bunun için olsa gerek ki, Peygamber Efendimiz ( s.a.s.) Bedii zevkler üzerine önemle durur. Onun şu hadisleri bu açıdan çok enteresandır: �Allah güzeldir, güzelliği sever��Allah her şeyd ihsan ( keyfiyetçe güzelligi ve zarafeti ) emretti...�

�Bir insan herhangi bir iş yaptiginda, Allah o işin en iyi şekilde yapilmasini sever�buyuran Sevgili Peygamberimiz ( s.a.s.) bir kabrin bile iyi kazılmasını ve cenaze toprağa verildikten sonra iyi örtülmesini ister. O, bir gün bir cenaze merasimine ( muhtemelen oğlu İbrahim�n cenazesine ) gitti. Mevtayı toprağa verdiler, üstünü örttüler; fakat kabirde bir kazılış hatası vardı, bir taraf eğri görünüyordu. Peygamberimiz ( s.a.s.) bunun hemen düzeltilmesini emretti. Orada bulunanlar: �Bu, ölüyü rahatsız mı eder?�dediler. Peygamberimiz ( s.a.s.) bunlara şu cevabi verdi verdi: �hayır, gerçekte böyle şeyler ölüyü ne sıkar, ne rahatlık verir, fakat bu, sağ olanların gözüne güzel görünmek içindir.

Peygamber Efendimizin Güzel Huylarından Bazıları



Hüccet-ul İslam olarak bilinen İmam Gazali; Tirmizi, Taberani, Buhari, Müslim, İmam Ahmed, Ebu Davud, İbni Mace gibi büyük İslam alimlerinden derleyerek, Peygamber Efendimizin güzel huylarından bazılarını şöyle özetlemiştir:

"Resulullah insanların en yumuşak huylusu, en yiğidi, en adili ve en namuslusu idi. O, insanların en cömerti idi. Allah'ın kendisine verdiklerinden hurma, arpa ne olursa olsun yalnız senelik yiyeceğini ayırırdı, geri kalanını Allah yolunda harcardı. Kendisinde bulunan bir şey istendiğinde verirdi.

O haya olarak da insanların en mükemmeliydi. Rabbi için kızar, şahsı için öfkelenmezdi.

Kendisi veya sahabeleri zarar görse bile hakkı uygulardı.

Allah Rasulü insanların en alçak gönüllüsü, lafı uzatmadan en beliğ konuşanı, en güler yüzlüsüydü. Dünya işlerinden hiçbir şey kendisini endişeye düşürmezdi.

Medine'nin öbür ucundaki hastaları ziyarete gider, güzel kokudan hoşlanır, pis kokulardan tiksinirdi. Fakirlerle oturur, yoksullarla yerdi. Kimseye kaba davranmazdı, kendisine özür beyan edenin özrünü kabul ederdi. Latife yapar idi ama hakkı söylerdi.

Mübah oyunları gördüğünde men etmezdi, hanımlarıyla yarış yapardı. Zavallıları yoksulluklarından dolayı horlamaz, zengine de varlığından dolayı saygı göstermezdi, onu da bunu da Allah'a eşit olarak çağırırdı. Allah Teala üstün huyu ve mükemmel siyaseti onda birleştirmişti...

Allah Teala ahlakın bütün güzelliklerini, iyi yolları, öncekilerin ve sonrakilerin başlarından geçmiş ve geçecek hadiselerin haberlerini, ahirette kurtuluşa ve saadete erdirecek hususları, dünyada gıpta edilip peşinden gidilecek ve gidilmeyecek herşeyi ona öğretmişti.

Allah Teala, onun buyruklarına itaat ve hareketlerinde kendisinin izinden gitmeye bizleri muvaffak kılsın."

Peygamber Efendimizin Sevdiği Yemekler


"Çok sıcak yemeği sevmezdi."131

"En çok hoşlandığı yiyecek etti."132

"Kabağı çok severdi."133

"Avlanan kuş etlerini yerdi."134

"Hurmalardan Acve hurmasını severdi."135

Hz. Aişe (ra) Peygamberimiz (sav)'in sevdiği yiyeceklerle ilgili şunları söylemiştir:

"Tatlı ve balı severlerdi."136

"Hazreti Peygamberin katık olarak yediği yemeklerin bir kısmı şöyle sıralanabilir: Koyunun ön kolu ve sırt eti, pirzola, kebap, tavuk, toy kuşu, et çorbası, tirit, kabak, zeytinyağı, çökelek, kavun, helva, bal, hurma, pazı, anber balığı�quot;137

Hz. Aişe (ra) ek olarak şunları bildirmiştir:

"Kavun, karpuzu yaş hurma ile yerlerdi."138

Hz. Cabir (ra)'den:

"Taze hurma ve kavun çok yerlerdi ve 'bunlar güzel meyvedir' derlerdi."139

"Hiçbir zaman bir yemeği yermemiştir. Hoşuna giderse yer gitmezse yemezdi. Hoşlanmadığında da bir başkasına kötülemezdi." 140

Peygamber Efendimizin sevdiği bazı yiyecekler için söylediği sözlerden bir kısmı ise şöyledir:

"Etin en güzel yeri sırt etidir."141

"Sirke ne güzel katıktır"142

"Mantar kudret helvasıdır."143

"Sinameki ve sennut (tereyağ tulumuna konulan bal) yemeye devam ediniz. Çünkü bu iki şeyde samdan (ölümden) başka her hastalıktan şüphesiz şifa vardır."144

"Zeytinyağını yiyiniz ve kullanınız. Çünkü bu yağ mübarektir."145

Peygamber Efendimizin Dış Kıyafetleri



Eşa's b. Süleyn (ra) anlatıyor:

"Bana halam anlattı. Ona da amcası anlatmış. Halamın amcası demişti ki: Bir gün Medine sokaklarında izarımı sürüyerek yürüyordum. Bu sırada arkamdan bir ses işittim: "İzarını yukarı kaldır. Zira izarın yerde sürünmemesi, onun daha temiz kalmasını ve uzun müddet dayanmasını sağlar" diyordu. Arkama dönüp baktığımda bu sözleri söyleyenin Resulullah Efendimiz olduğunu gördüm."107

Seleme b. El-Ekva'dan (ra):

"Hz. Osman, uzunluğu bacaklarının yarısına kadar ulaşan bir izar giyer ve "Arkadaşımın (sahibi), yani Resulullah (sav)'ın izarları da aynen böyleydi" derdi.108

Peygamber Efendimizin yüzüğü ve mührü

Enes b. Malik (ra) anlatıyor:

"Peygamber Efendimizin Mühr-i Şerifleri (şerefli, mübarek mühür) gümüşten yapılmıştı. Kaşı ise Habeş taşındandı.

Resulullah Efendimiz yabancı devlet reislerine mektup yazmak isteyince, bir mühür yüzük yapılmasını buyurdu.

"Peygamber Efendimizin parmağındaki yüzüğün parıltısı hala gözümün önünde duruyor".

"Peygamber Efendimizin Mühr-i Şeriflerinin kaşına, üç satır halinde, "Muhammed Resulullah" ibaresi kazınmıştı. Birinci satırda "Muhammed", ikinci satırda "Resul", üçüncü satırda da "Allah" kelimeleri yer alıyordu."
 

Peygamberimiz (sav)'in Saç ve Sakal Bakım


Peygamber Efendimiz temizliğe çok önem verdiği için, saç ve sakal bakımına da önem vermişlerdir. Bazı kaynaklarda onun yanında daima tarak, ayna, misvak, kürdan, makas, sürmedan gibi eşyalar bulundurduğu bildirilmektedir.88 Peygamberimiz (sav) ashabına da aynı tavsiyelerde bulunmuş ve "Kim saç bırakmışsa, onun bakımına dikkat etsin"89 şeklinde buyurmuşlardır. Peygamberimiz (sav)'in saç ve sakalı ile ilgili diğer aktarılanlar şu şekildedir:

Hz. Adda İbn Halid'den (ra):

"Mübarek sakalı gayet güzeldi."90

Hz. Aişe (ra) validemiz anlatıyor:

"Resul-i Ekrem (sas)�saçlarını tarayıp yağladığında�quot;91

Simak b. Harb (ra) aktarıyor:

"Cabir b. Semüre'den işittim. Ona, Hazreti Peygamberin saçlarının ağarma durumu sorulmuştu. O da: Mübarek başlarını yağladıkları zaman saçlarının akı gözle farkedilmez; fakat başlarına yağ sürmedikleri anlarda beyazları görünürdü"92 dedi.

Peygamberimiz (sav), dış görünümüne ve temizliğine verdiği önemle, müminlere güzel bir örnek olmuştur. Bir rivayette Peygamber Efendimizin bu konudaki tavrı şöyle belirtilir:

"Bir gün Peygamber (sav) sahabelerinin yanına çıkacağı zaman küpteki suya bakarak sarığını ve sakalını düzeltti ve şöyle dedi: 'Allah kardeşlerinin yanlarına çıkarken kulunun kardeşleri için süslenmesini sever.

Peygamber Efendimizin Nübüvvet (Peygamberlik) Mührü



Allah, Hz. Muhammed (sav)'i alemler üzerine seçmiş ve onun "peygamberlerin sonuncusu" (Ahzab Suresi, 40) olduğunu bildirmiştir. Ondan sonra hiçbir peygamber gönderilmeyecektir ve Kuran insanlara hidayet rehberi olarak gönderilen en son kitaptır. Allah, Peygamber Efendimizin bu eşsiz özelliğini onun mübarek vücudunda bir izle tecelli ettirmiştir.

İslami kaynaklarda ve rivayetlerde Peygamber Efendimizin kürek kemikleri arasında bulunan bu işarete "nübüvvet mührü" ismi verilir. Peygamberimiz (sav)'in mührüne benzer peygamberlik işaretlerinin diğer peygamberlerde de olduğu, ancak Peygamberimiz (sav)'inkinin daha farklı olduğu el-Müstedrek tarafından Vehb b. Münebbih (ra)'den şöyle nakletmiştir:

"�Allah hiçbir peygamber göndermemiştir ki, onun sağ elinde Peygamberlik beni (şamet'ün-nübüvve) olmamış olsun. Ancak bizim Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam bunun istisnasını teşkil etmektedir. Zira Onun peygamberlik beni, (sağ elinde değil) kürek kemikleri arasındadır. Peygamberimiz bu durum sorulunca: "Kürek kemiklerim arasında bulunan bu ben, benden önceki Peygamberlerin beni gibidir�quot;78 demiştir."

Cabir b. Semüre (ra) anlatıyor:

"Ben Resulullah Efendimizin kürek kemikleri arasında bulunan nübüvvet mührünü gördüm. O, güvercin yumurtası büyüklüğünde kırmızımtırak bir yumru idi."79

Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra) naklediyor:

"Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimizin vasıflarını anlatırken, Resulullah'ın Hilyesi (güzel sıfatlar, süs, zinet, cevher, güzel yüz, suret, görünüş) hakkındaki hadisi bütün uzunluğu ile zikreder ve:

"Kürek kemikleri arasında nübüvvet mührü vardı. Ve O, peygamberlerin sonuncusudur" derdi.80

Ebu Nadre (ra) anlatıyor:

"Ashabdan Ebu Said el-Hudri'ye Resulullah Efendimizin peygamberlik mührünün nasıl bir şey olduğunu sordum. Mübarek sırtlarında gül tomurcuğu gibi bir et parçası olduğunu söyledi."81

"İki küreği arasında peygamberlik mührü yer alıyordu. Bu mühür sağ omzuna daha yakındı."82

Muhammed b. Müsenna, Muhammed b. Hazm, Şu'be Simak (ra)'dan:

"Cabir İbn-i Semure'nin şöyle dediğini duydum: Resulullah (sav)'in sırtında mühür gördüm: güvercin yumurtası gibi idi."
 

Peygamberimiz (sav)�n Şemaili - 2



Osmanlı döneminin önemli alimlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa Peygamber Efendimizin anlatılan özelliklerini bir özet haline getiren bir çalışma yapmıştır. Bu çalışması Kısas-ı Enbiya adlı eserinin IV. cüzünde, "Bazı Evsaf-ı Seniyye-i Muhammediyye" başlığı altında gerçekleşmiştir:

"�Mübarek cismi güzel, hep azası mütenasip (uygun, aralarında muntazam bir nisbet bulunan), endamı gayet matbu, alnı ve göğsü ve iki omuzlarının arası ve avuçları geniş, boynu uzun ve mevzun (yakışıklı, her bir vasfı ölçülü) ve gümüş gibi saf, omuzları ve pazuları ve baldırları iri ve kalın, bilekleri uzun, parmakları uzunca, elleri ve parmakları kalınca idi. Mubarek cildi ise ipekten yumuşak idi.

Kemal-i itidal üzere büyük başlı, hilal kaşlı, çekme burunlu, oval yüzlü idi.

Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel, büyücek ve iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine yakın idi,

O Nebiyy-i Mücteba (seçilmiş, kıymetli peygamber), ezherüllevn (rengi nurlu, parlak) idi; yani ne ak, ne de kara esmer, belki ikisi ortası ve gül gibi kırmızıya mail (benzer) beyaz ve, nurani ve berrak olup, mübarek yüzünde nur lemean (parlardı) ederdi. Dişleri, inci gibi abdar (parlak, sağlam vücutlu) ve tabdar (ışıklı, parlak, büklümlü, kıvrımlı) olup, söylerken ön dişlerinden nur saçılır; gülerken, fem-i saadeti (saadetli ağzı), bir latif (mülayim, yumuşak, nazik, güzel) şimşek gibi ziyalar (ışıklar) saçarak açılır idi�

Alem-i bekaya (geride kalanların dünyasını) rihlet (göçmek, ölmek) buyurduklarında saçı, sakalı henüz ağarmaya başlamış başında biraz ve sakalında yirmi kadar beyaz var idi.

Havassı (duyular) fevkalade kavi (sağlam, kuvvetli) idi. Pek uzaktan işitir ve kimsenin göremeyeceği mesafeden görür idi. Elhasıl (sözün özü), en mükemmel ve müstesna surette yaratılmış bir vücud-ı mes'ud (mutlu vücudu) ve mübarek idi� Onu ansızın gören kimseyi sevgi alırdı ve Onunla ülfet ve musahabet (sohbetler, konuşup görüşmeler) eyleyen kimse, Ona can ü gönülden aşık ve mühib olurdu. Ehl-i fazl'a (kerem, ilim sahibi), derecelerine göre ihtiram (hürmet, saygı) eylerdi. Akrabasına dahi pek ziyade (çok bol, fazladan) ikram eylerdi. Lakin (ancak) onları, kendilerinden efdal (daha faziletli, daha layık, daha iyi) olanların üzerine takdim etmezdi.

Hizmetkarlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyerse, onlara dahi onu yedirir ve onu giydirir idi.

Sahi (cömert, eliaçık, herkese iyilik etmek isteyen) ve kerim (herşeyin iyisi, faydalısı), şefik (şefkatli, esirgeyen, merhametli) ve rahim (rahmet edici, bağışlayan), şeci (kahraman, yiğit) ve halim (yumuşak huylu, hoş muamele yapan) idi. Ahd ü va'dinde (söz vermede) sabit, kavlinde (sözünde) sadık idi. Elhasıl (neticesi)- hüsn-i ahlakça (ahlak güzelliği) ve akl-ü zekavetçe (keskin anlayışı olan akıl) cümle(bütün, tam) nasa (insanlara) faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü senaya (övgüye) layık idi.

Yemede, giymede kadar-ı zaruret (yoksulluk derecesinde) ile iktifa (yetinir) ve ziyadesinden (fazlasından) iba eylerdi (çekinirdi)."

Efendimizin Şemaili


  • Yaratılış ve ahlâk itibariyle insanların en üstünü idi.
  • Bütün Peygamberlerin en güzeli o idi.
  • Boynu uzun ve gümüş gibi saf, omuzları ve pazuları kalın, parmakları uzundu.
  • Kendisi şişman değildi.
  • Uzuna yakın orta boylu, güçlü ve kuvvetli idi.
  • Mübarek cildi ipekten yumuşaktı.
  • Yüzü hafifçe yuvarlak, kaşları hilâl gibi idi.
  • Kirpikleri uzun, gözleri kara, büyük ve son derece güzeldi.
  • Saçları ne pek kıvırcık, ne de pek düz idi.
  • Sakalı sık ve tamdı. Uzun değildi.
  • Cismi güzel, kokusu hoş idi.
  • Sünnetli olarak ve göbeği kesik vaziyette doğmuştu.
  • Yüzü gül gibi kırmızıya benzeyen beyaz ve nuranî, berrak ve ışıklı idi.
  • Dişleri inciler gibi beyazdı.
  • Konuşurken ön dişlerinden nurlar saçılır, gülerken ağzında ışıkların bile aydınlandığı sanılırdı.
  • Koku sürünsün veya sürünmesin teni ve teri en güzel kokulardan daha güzel kokardı.
  • Mübarek eliyle bir çocuğun başını okşasa, o çocuk diğerleri arasından hemen seçilir, belli olurdu.
  • Pek uzaktan işitir, kimsenin göremeyeceği mesafeden görürdü.
  • Bir yere giderken sağına soluna bakıp yürümez, vakar ve süratle ilerlerdi.
  • Yüzünde nur, sözünde kuvvet, lisanında bir güzellik vardı.
  • Herkesin aklına göre söz söyler, herkese güler yüz gösterirdi.
  • Kimsenin sözünü yarıda kesmez, haşin davranmaz, mütevazi yaşardı.
  • O'nu ansızın görenler heyecan ve sevgiyle ürperir, konuşunca hayran olurdu.
  • Bütün insanları hoş tutar, hizmetçilerine şefkatle muamele ederdi.
  • Kendisi ne yer, ne giyerse, hizmetçilerine de onları yedirir, onları giydirirdi.
  • Çocukları çok sever, saçlarını okşar, onlarla konuşurdu.
  • Son derece cömert, sözüne sâdık ve merhametli idi.
  • Güzel ahlâk bakımından insanların en üstünü idi.
  • Hülasa kâinatın efendisi, Allah'ın sevgilisi, mü'minlerin baş tacı, hasta gönüllerin ilâcı, çaresizlerin yardımcısı, mazlumların koruyucusu, düşünülebilen her türlü üstünlüğün sahibi idi.
  • Allah'ın salât ve selamı O'nun ve O'na yakın olanların üzerine olsun.